• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Eurovision’un ardından: ’Bono Mo bekliyorduk’ HAKAN URGANCI

Eurovision'un ardından: 'Bono Mo bekliyorduk'

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 02 Haziran 2012, 15:42
Haftalık yazı yazmanın tek dezavantajı, yazacağınızın şeyin hemen demode olması, gündemden düşmesi. Hele hele büyük bir organizasyon sözkonusuysa, kehanet yeteneklerinizi sergileme şansınız kalmıyor. Ne yapalım? 2007'de Kenan Doğulu'nun katıldığı Eurovision şarkı yarışmasını Finlandiya'dan Bülent Özveren'in yerine aktarmış biri olan bu satırların yazarı için bu yılki yarışmaya dair görüşlerini dile getirmemek öylesine imkansız ki... Şöyle bir performanslardan aklımda kalanları özet geçeyim mi?
İsveç: Bunca güzel parça arasında beni duygulandıran nadir çalışmalardan biri. Parçayı dinlerken sanki içimden bir güvercin havalandı... Bu ne harika bir ses, bir şarkı ve yorumdu öyle... Vauvvv, çok sert! Yarışmayı -hakkıyla- açık ara aldı. İyi de oldu. İsveçlilerin son yıllarda İkea'dan daha yeni bir başarıya ihtiyaçları vardı...
Rusya: Özellikle ülkemizde güzel kadınlarıyla anılan Rusların, böylesine güzelliğin ve şovların öne çıktığı bir yarışmaya ninelerle katılması çok manidar değil mi? Bence Ruslar sonucu düşünmeksizin çok akıllıca bir hamle yapıp ters köşeye yatırdılar tüm dünyayı... Ve yeni imajımız: Nur yüzlü Rus vardır...
Azerbaycan: Ancak dikkat edildiğinde etkileyiciliğini farkedeceğiniz bir parça. Sakin güç!
Hollanda: Yarışmaya zoraki mi katılmışlar, seçim yaparken kafaları mı iyiymiş? Hollandalılar ne kullandılarsa biz bundan kullanmak istemiyoruz.
Almanya: Bir kıza penceresinin altında serenat yapacaksan iyi parça.. Yoksa burada çalışmaz...
Yunanistan: Çok güzel solist, vasat parça. Koreografileri önceki yılları aratıyordu. Nakarat melodileri ise: 'o-ooo-o-o-o !' Şarkıya ismini veren afrodizyak etkisini şarkıda pek göremedim. Sadece seksapelle bir yere kadar işte... Aynı şekilde Kıbrıs Rum kesiminin solisti de sadece güzellik yarışmalarında iş yapardı.
İrlanda: Unutulmaz grup Pet Shop Boys'un bilimkurgu-gay versiyonu gibi garip bir ikiliydi... Melih Gökçek'in Ankara'da yaptırmayı sevdiği fıskiyelere benzer bir efekti sahnede kullanmaları, tek akılda kalıcı yanlarıydı.
Sırbistan: Bu adamlar slow parça işini gerçekten beceriyor, değil mi?
Arnavutluk: Güçlü bir sese sahip solist kızın kendi dilinde bağırdığı sözün: Çaaay olması eminim bir çok evde çayların bir kez daha demlenmesi haricinde başka da pek bir işe yaramadı.
Türkiye: Bonomo gerçekten sahnede pek çok ülkeden başarılı ve enerjikti. Özgün parçanın sempatik olduğunu söyleyebiliriz. Ne yazık ki parça bir doruk noktası taşımıyordu. Bonomo ve ekibi de bunu 'Haydaaa' diye bağırarak kapatmaya çalıştılar. Her ne kadar son yılların en başarılı sonuçlarından birini alamasa da Bonomo'nun derecesi, son yılların en iyi yarışma parçaları arasında yapabileceği en iyi dereceyi yaptı. Son tahlilde Can'ın ülkemizi sempatik tavırlarıyla orada çok iyi temsil ettiğine dair en küçük bir şüphem yok. Orada keyifli bir şekilde takılan Bülent ve Orhan babalar da Bonomo'dan yana çok beklenti içinde değillerdi. Sunumları bunu yansıtıyordu. 'Bono mo' bekliyorduk? Ben bekliyordum, ne yalan söyleyeyim...
***
Çok iddialı bir yıldı. Ülkeler gerçekten iyi çalışmışlar. Hep söylediğim 'Eurovision'a katılalım. Ama ciddiye almaya gerek yok. Bu bir müzik yarışmasından çok bir halkla ilişkiler yarışmasıdır ve şova dayanır.' İfadesine bu yıl daha bir temkinle yaklaşmak gerekiyordu. Artık kimse bana 'Bu siyasi bir yarışma, oylar komşuya' falan demesin. Bülent hocam, rica ediyorum, siz de demeyin. Herkes siyaset gözetmeksizin yakın olduğu, ortak tarih, dil ve kültüre sahip olan ülkeye puan veriyor. Bir Kıbrıs- Yunanistan paslaşması bizde yok mu? Biz Azerbaycan'a, Azerbaycan bize ve Rusya'ya. (Kaldı ki Azeriler en çok Rus zulmünden şikayet eder.) Ha, bir de Eurovision'da beleşe puan almanın yolu, eskiden parçalanmış bir büyük ülke olmaktan geçiyor. (Bakınız: Makedonya vb. Eski Yugoslavya ülkeleri) Bu da parçalanmış ülke olmanın teselli ikramiyesi olsa gerek!
Yarışmanın gerçek yıldızı, Crystal salonları, gökdelenleri, harika tanıtım filmleri ile Azerbaycan ve elbette Bakü idi. Bu şansı çok iyi kullanmışlar. İnsan, 'bu sembol binalardan Bakü'nün adeta ikizi olan İzmir'de niye yok?' diye düşünmeden edemiyor. Darısı İzmir'imin başına...

Dizi iktidarı

Diziler tüm gecelerimizi esir alıyor. Bir dizi kahramanının başına neler geleceği, bizi komşumuzun başına neler geleceğinden daha çok ilgilendiriyor. Madem ki hayatımızı aslında bu hayal alemi yönetiyor, o halde o çok sevdiğimiz dizi kahramanları başımızda olsa memleket nice olur, diye düşündüm ve onları iktidara getiriverdim. Uydurması benden, geleceği hayal etmesi sizden...
Cumhurbaşkanı: Kanuni Sultan Süleyman (Muhteşem Yüzyıl)
Başbakan: Pargalı İbrahim (Muhteşem Yüzyıl)
İçişleri Bakanı: Kuzey Tekinoğlu (Kuzey- Güney)
Maliye Bakanı: Güney Tekinoğlu (Kuzey- Güney)
Dışişleri Bakanı: Hürrem Sultan (Muhteşem Yüzyıl)
Gençlik ve Spor Bakanı: Şehzade Mustafa (Muhteşem Yüzyıl)
Milli İstihbarat Başkanı: Polat Alemdar (Kurtlar Vadisi)
Genel Kurmay Başkanı: Memati Baş (Kurtlar Vadisi)
Kültür Bakanı: Çağatay Koçtuğ (Yalan Dünya)
Diyanet İşleri Başkanı: Ömer baba (Kurtlar Vadisi)
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı: Fatmagül (Fatmagül'ün Suçu Ne?)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı : Feriha (Adını Feriha Koydum)

Kamplar
Bir gazete ilanı: 'Laik, demokrat, sosyalist ailenin iki buçuk yaşındaki oğluna bakacak bayan bakıcı aranıyor.' Şaka değil, bayağı ilan! Şaka olmak için fazla ciddi, ciddi olmak içinse absürd... Bence Türkiye'de sağ sol demeden her kesimin artık başını avuçları arasına alıp düşünmesi gerekiyor: Hey Allah'ım, milletimiz bu kadar mı kamplara ayrıldı?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.