Giriş Tarihi: 05 Temmuz 2010, 19:16
Bugün turizm alanında, kendini dünyaya tanıtan ve ekonomisine büyük bir katkı sağlayan ülkelerin alt yapısında tarihi korumak vardır.
Çünkü turist, kendi ülkesinde alası bulunan beton blokları değil, antik eserleri, geçmişten bugüne yansıyan değerleri görmeye gelir.
Bugün gidin sanayinin battığı Avrupa'nın Doğu bloku ülkelerine, ekonomisini turizm gelirleriyle doğrultur.
Turla gidene, iki tarihi yapı, üç kilise, birkaç heykel, onlarca tablo gösterirler, bir de üstüne sergi üzerine sergi düzüp el sanatlarına hayran bıraktırırlar.
Sonuç ortada, keş para, iyi para.
***
Bugün tarihle bağını koparmayan, koruyan, geliştiren, vitrine koyan ülkeler, sadece eserleriyle değil; güçlü, özgür, disiplinli, bilinçli yurttaşlarıyla da gurur duyar.
Çünkü gözü arkada kalmaz. Bilir ki gelecek kuşakların da artık sırtı yere gelmez.
Devlet politikasını bu doğrultuda şekillendirir; tarihi mekanlarını korurlar, bu değerler uğruna da, kentlerin gelişimini yakarak, yıkarak, satarak, yok ederek değil, başka alanlara kaydırarak sağlarlar.
Yurt dışına gidenler, Paris'te, Londra'da, Prag'da hep bu bilince tanık olur, hayret ederler.
Eski kent bir taraftadır, yenisi başka tarafta...
***
Bizler bu bilinçle daha yeni yeni tanışıyoruz, korumaya kollamaya daha yeni başladık.
Onca tarihi bina yok olduktan, onca antik eser çürümeye başladıktan sonra...
Şu an İzmir'de birkaç eski ev, birkaç Leventen köşkü, birkaç villa kaldı eskileri anımsatan...
İzmir'in, Ege'nin, yeni kentleşmede örnek alacağı, gelecek kuşaklara aktaracağı ne yazık ki çok az değer kaldı elimizde...
Onların da ancak yarısına yakınını korumaya aldık, çoğu ise yıkılmak üzere...
"İşte İzmir evleri" diye gururla tanıtabileceğimiz örnekler bile bir elin parmakları kadar az...
Kültür Bakanlığı'nın girişimleriyle 1980'li yıllarda kurulan, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları hayata geçmeseydi, elimizde onlar da kalmayacaktı, çoktan toprağa karışacak, çoktan yeni bir binanın harcı olacaktı...
Uzman kişiler yıkımlara engel oldu, tarih biraz olsun nefes aldı.
***
Ancak orada da bürokrasi, doğru tavır almaya, koruma bilincini oluşturmaya engel oluyor.
Uzmanlar "yıkamazsınız" diye yolu yokuşa sürüyor, ama çözüm üreten yok!
Restorasyonu yapılamıyor, devlet bu konuda yeterli bütçe sağlamıyor.
Bu yüzden yağmurdan, sıcaktan olumsuz etkilenen pek çok bina, artık harap halde...
Yani yıkıldı, yıkılacak.
***
İşte bu binalardan biri de Bayraklı Turan'daki tarihi ev... İzmir'in geleneksel mimari özelliklerini taşıyan köşk, neredeyse yıkılmak üzereydi.
Tinercinin, sarhoşun, düzenbazın içten içe çürüttüğü bina, artık kaderine terk edilmişti.
Çünkü hiçbir belediye, hiçbir yetkili merci, bu binayı koruma adına hiçbir şey yapmadı.
Ne restore etti, ne geleceğe planladı.
Ancak metro yapımı, binanın kaderini de değiştirdi. İstasyon çalışması biter bitmez, bu talihsiz bina da, en azından tellerle örülüp koruma altına alındı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, bu ayrıcalıklı, bu duyarlı tavrına önce teşekkür edip sonra da iki noktada eleştirmek istiyorum.
***
İlki, bu şekilde bir korumanın belki bir süre işe yarayacağı ama uzun süreçte, binanın göz göre göre yıkılmasını kamufle edeceği kuşkusu üzerine...
İşin özü, binayı restore etmektir.
İkincisi ise, binanın içinin hiç temizlik yapılmadan, leş gibi bir halde korumaya alınması...
Şöyle bir göz atın; o pis şişeler, kağıtlar, kutular da, o tarihi mekanla koruma altında...
Bir turistin de şöyle göz ucuyla bakınca içerideki pislikten iğreneceği aşıkar...
Ve ardından şunu söyleyeceği, "Türkiye'de tarihi de leş gibi koruyorlar."
***
Söylesenize, bu kadar duyarlı tavıra karşılık bu aymazlık, tam bir çelişki örneği değil mi?
Barış Selçuk'u tanımak...
Gazetemde gördüğüm bir ilan beni yıllar öncesine götürdü, 1989 yılına, gazeteciliğe ilk başladığım yıllara...
Sarmaşık gazetesine çeviri yaptığım günler; bir yandan da "Redaktörlüğe" ilk adımlarımı atıyorum. Ama gözüm haber merkezinde...
Çünkü gazetenin en hareketli alanı orası... Gün boyu akıp giden süreçte muhabirlerin biri geliyor, biri gidiyor. Polis, adliye, magazin, belediye, politika... Her biri ayrı telden ama aynı heyecanla çalıyor notaları: Habercilik...
Yeni Asır çok güçlüydü, bileği bükülemezdi.
***
İşte o zaman tanıdım Barış Selçuk'u... Gencecik yaşta ölümüne en çok üzüldüğüm, o en güzel gülen, masasında hep devrimci kitaplar bulunan, çok okuyan, çok eleştiren, fikir savaşı veren, inancı uğruna savaşan, bu uğurda ukala ya da sevimsiz olmayı bile göze alan, özel yaşamında gelgitler yaşayan ama hiç belli etmeyen, mesleğine "kutsal" bakan, gazeteciliği yüreğinde hisseden o genç adamı...
***
Barış Selçuk, o mücadeleci 70'li yılların bir "yılmaz" figürüydü. O dönemde yoğurduğu fikirlerinden hiç ödün vermedi, bugün birçok gazetenin beyin takımından olan gazeteci arkadaşlarından oluşan bir grubu vardı.
İşler bitince onlarla buluşur, günün muhasebesini yapardı.
Okuyan, kendini geliştiren, sorgulayan, fikir üreten bir gazeteciydi. Kimi zaman onların getirdiği haberleri okurken yanıma gelir, "Bak Hürol arkadaş, bu işi seviyorsun besbelli... Hiç bozma, inandığın yolda ilerle. Kendini geliştir" derdi.
Ama çok samimi olamadım Barış Selçuk'la, en çok bir yıl aynı çatı altında çalıştık onunla...
O daha sonra Günaydın'a geçti, sonra da Hürriyet'e... Güçlü bir kalemi vardı, yıllarca politika muhabirliği yaptı.
Sonra... Bir politikacının peşinde giderken, görev aracında, evlenmeyi düşündüğü Hande Mumcu ile birlikte genç yaşta can verdi.
Ölümü hala acı verir bana; 16 yıl geçti, hala o bıyık altında tatlı tebüssümü gelir gözümün önüne ve de mesleki tavsiyesi...
***
Bugün yaşasaydı, bir gazeteci lideriydi o, hem de yalaka değil, adam gibi adam bir kimlik...
***
Gördüğüm ilanda ne mi vardı; Barış Selçuk Gazetecilik Yarışması'na katılmaya çağrı... İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, 10 yıldır Barış Selçuk adına, genç gazetecileri teşvik etmek adına verdiği bir davet...
Gidenler, gün geçtikçe unutuluyor ama genç meslektaşlarım için Barış Selçuk örnek bir değerdi.
Unutturulmamalı.
GÜNÜN SÖZÜ
Dost, kendisiyle samimi olabildiğim ve yanında yüksek sesle düşünebildiğim kişidir.
Emerson
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.