Çiğli Atatürk Organize'de yemyeşil bir yaşam merkezi

Bir yazı dizisinde okumuştum, konu Avustralya'ydı. İnsanların bu ülkede kahvaltı dışında evde yemek yemediğini, hatta akşam yemeklerini büyük bir çoğunlukla dışarıda yediklerini anlatıyordu. Hatta bir arkadaşım da söz etti; "Orada en çok gördüğüm mekanlar, yemek üzerine... Sabah akşam tıklım tıklım doluydu" demişti bana...
Bizde de genelde yemek mekanları ayakta kalır, mahallenin fotoğrafçısı, kuaförü kapanır, en çok onlar hizmete devam eder. Ancak dışarıda birlikte yemek yeme kültürümüz yoktur.
Bu örnekler daha çok atıştırmalık...
Çünkü, hayatı evde yaşarız genelde, dizilerin başında... Bu yüzden çevremizde ne güzellikler var pek göremeyiz.
Ancak bir vesileyle fark edersek, ne ala... Yoksa görmeden geçer gideriz o güzelim yerleri...
***
Hatırlarsanız geçen hafta köşemde yazmıştım, Makedonya Cumhuriyeti'nin 21. kuruluş yıldönümünün İzmir'de kutlanacağını...
Davetiyede ise kutlamanın İzmir'in alıştığımız Alsancak, Karşıyaka ya da Narlıdere'deki mekanlarında değil de Çiğli'de yapılacağını, hatta Çiğli Atatürk Sanayi Bölgesi'ndeki bir restoranda gerçekleşeceğini öğrendiğim anda çok şaşırmıştım, "Bir iş merkezinde, yemek ve eğlence mekanı, Allah allah" demiştim kendi kendime...
Bu davet aracılığıyla gittim buraya, adı Loca Restoraurant... Amma ne restoran...
Gidip gördüm ve şaşırdım kaldım. Yaşamadan bilmiyormuş insan, onu anladım.
***
Sevgili İzmirliler, Çiğli AOSB'de öyle bir mekan açılmış ki, mutlaka gidip görmenizi isterim.
Onca fabrika arasında, yemyeşil bir park burası...
O yüzden sadece yemek mekanı değil; yemek, eğlence, dinlenme ve spor parkı demek daha doğru olur buraya...
Çok etkili, çok amaçlı bir kullanım alanı var öncelikle...
Makedonya Büyükelçisi Taskovski, kalabalık davetli grubuna konuşma yaparken, benim gözlerim sürekli mekanı gezdi.
Çimlerin ortasında, açık ve kapalı yemek alanlarını, kokteyl bölümlerini, geniş otoparkını, spor alanlarını ve yüzme havuzlarını, göz alabildiğince bol yeşilini...
Yemeğini yiyor, sporunu yapıyor, havuza gidiyorsun.
İnanın hepsi bir arada...
İnsanın doğayı yaşamaktan, açlığı maçlığı kalmıyor. Sanki vahanın ortasında bir göl burası...
***
Yakın bir dostum, bir süredir buradan söz ediyordu, daha önce gidecektik ama hiç kısmet olmadı. Ancak Makedonya daveti, bu küçük cenneti yaşattı bana...
Bir kez daha Türk girişimciliğinin çok ileri boyutta, yaratıcı seyrettiğine tanık oldum. İnsan isterse "güzelliklerin" daha dolu yaşanabileceğini de...
İyi bir proje, yaratıcı beyinler ve nitelikli insan gücü, işte bu "insanca yaşamın" temelini oluşturuyor.
Hem böyle bir mekanı kuran, İzmirli girişimci Kutay Kiray'ı kutluyorum hem de ona destek veren, yolunu açan Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'nin ileri görüşlü Başkanı Hilmi Uğurtaş'ı...
İş merkezine eğlence hayatını getirdikleri, topluma ayrıştırıcı değil, "birleştirici" güç kattıkları için...
İzmir'in İstanbul günlerini önemsiyorum
İzmir, Türkiye'nin lider şehirlerinden biri... Ancak yıllarca bu kabuğu yırtamadı, kendini gösteremedi.
Bunun çeşitli nedenleri var, ilki İzmirlilere yakıştırılan "tembel"lik, ikincisi çekememezlik üzerine...
İkisi de çağdaş bir kente yakışmayan, geleceğini göremeyen insanların davranış biçimi...
Anlamsız bir tutum belki ama gerçek payı da yok değil...
Hani büyüklerimiz hep şunu der, "İzmirliler, başarılı olup zirveye çıkanın ayağından çeker, aşağıya düşürür" diye...
Yaşanmadı mı, yaşandı. Pek çok örneği var.
***
O halde bu kente sinerji katacak, toplumu hareketlendirecek, birlikte iş yapmayı özendirecek girişimler olmalı...
Yok da değil, henüz birkaç gün önce yaşandı, hem de İstanbul'da... "Şişli'de İzmir Günleri" söylemek istediğim...
İçinde Yeni Asır da var bu etkinliğin...
Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün ortak çalışması olan bu özel etkinlik, İstanbul'a nasıl bir hava verdi bilmiyorum, (gidip görmedim, gezip incelemedim) ama felsefesiyle yüreğime bir umut koydu.
Belki birebir yaşamak daha net bir fikir verir insana ama bazen olmayınca olmuyor.
Arkadaşımız Besim Kazado gidip görmüş... Dün de köşesinde yer verdi, sevincini uzun uzun anlattı, ancak yazının bir bölümünde, ilginin az olmasına değindi, üzüldüğünü vurguladı.
Bu vurgudan anladığımca, biz İzmirlilerin eski hastalığı nüksetmiş...
Olabilir ama umutsuz olmamak lazım... Bu tür etkinlikler, zamanla değerini bulur.
***
İstanbul'da İzmir Günleri, yaşanası bir değerdir. İzmirlilerin ekonomik ve sosyal gelişimini dosta düşmana sergileyebileceği bir girişimdir.
Önce bunun hakkını vermek lazım.
Çünkü, 50 yıldır İstanbul'a ulaşmayı pek beceremedi İzmirli... İzmir'de kazanıp parayı İstanbul'da yedi, iş merkezini İstanbul'a taşıdı ama hep yalnız kaldı, derdini kimselere anlatamadı.
Çünkü İstanbullu da çekemedi İzmirliyi... Ne yaptıysa köstekledi.
Bunu aşacak tek duygu, kendini kabul ettirmektir. Fuarlarla, sergilerle, özel günlerle, kimliğini, değerlerini, yeteneklerini, o çok "imrenilen" duruşunu ortaya koymaktır.
Bunu da başka kentlerde değil, İstanbul'un bağrında yapmak çok önemli.
Hem de her açıdan...
"Umut demiştim" ya, işte demek istediğim budur.
Orada şimdi İzmir'in simgelerinden Yeni Asır'ın da standı var, diğerlerinin de... İnsanlar görüyor, yaşıyor, belleğine kazıyor.
Bundan ala tanıtım olur mu?
GÜNÜN SÖZÜ
Başkasının önünü aydınlatırken kendi yolumuza da ışık tutarız.
BEN SWEETLAND