Biz doğuştan beridir, bayrağımıza tutkunuz, kan rengine ayyıldızına... Türk Bayrağı bizim için bağımsızlıktır, özgürlüktür, haktır, adalettir.
Daha da ötesi, bizler için canlarını feda eden şehitlerin kanıdır.
9 Eylül kutlamaları çerçevesinde, o gece eşim, çocuklarım ve dostlarımla birlikte Korbonboyu'ndaydım.
İnanılmaz bir gece yaşadığımı söyleyebilirim. İzmir Büyükşehir Belediyesi, coşkulu bir etkinlik hazırlamış... Türk Yıldızları'nın "duygulandıran" gösterisi, bayrağını alıp Gündoğdu'ya gelen yaşadıkları gurur ve sadece bizim bulunduğumuz alanda değil, dört bir köşeden İzmir'i renklendiren havai fişek gösterisi muhteşemdi.
Bir de Grup Manga, bu özel geceye mahsus o çok sevdiğimiz şarkılarından başlamak yerine, İngilizce bir parçaya giriş yapmasaydı, daha da güzel olacaktı.
Bence yanlış bir seçimdi.
O gece beni en çok tedirgin eden şey ise, kontrolsüz yapılan bayrak satışları ve ulusal simgemizin ayaklar altına alınmasıydı.
İnanın her yerde, bayrak atıkları vardı, yartılmış, hırpalanmış, parçalanmış...
***
Bakın, bu yürek yaralayan ve çok önemli bir konu ve bu uğurda mücadele eden insanlar var bu ülkede...
Üstelik biri, Makedon asıllı bir Türk; Samija Mustafi...
Yıllardır Türkiye'ye gelip giden ve yaptığı araştırmalar sonucunda ayak kokusuna, el terlemesine hatta sedef hastalığına çare üreten Mustafi'nin yazdığı reçeteler sadece ülkemizde değil Avrupa'da ve ABD'de tedavi amaçlı kullanılıyor.
Bu işin bir tarafı ama bugün konumuz başka, konumuz Türk Bayrağı'na saygı...
Bakın neler anlatıyor Mustafi:
"Bana göre en asil ve en güzel bayrak Türk Bayrağı'dır. 1995 yılında Türk Bayrağı'na unutulmayacak bir slogan söyledim: Bir gün tüm dünyada soracaklar, bu ne rengi, Türk bayrağı rengi diye cevap vereceğiz. Bakın, her ülkede belli ölçzüde bayrak asılmaktadır. Fakat en fala bayrağını seven ve asan Türk Milleti'dir. Baydağa karşı herhangi bir saldırı olursa, evlere hemen bayrak asılıyor bu ülkede... Ama ne yazık ki yüzde 10'u, balkonda, güneşte, yağmurda, çamaşırların arasında tutulmuyor. Bu bayrağa yakışmayan bir saygısızlıktır."
Müthiş doğru bir tespit, inanın olaya bu açıdan hiç bakmamıştım, oysa ne kadar doğru ve yerinde bir gözlem...
***
İşin başka bir yönü daha var. Onu da şöyle anlatıyor Mustafi:
28 Ekim 1995 yılında Antalya Valiliği'nin önünde birkaç kişi, çeşiti büyüklükte Türk Bayrağı satıyorlardı. Fakat yerde sürükleyerek taşıdıklarını gördüm. Yanlarına gidip onlara şu soruyu yönelttim: Bu ülkede resmi bir yerde bayrak satılmıyor mu, aldığım yanıt: "Belki kırtasiyelerde bulursun" oldu. Sonra da şunu sordum: Bayrakları taşırken neden yerlerde sürüklüyorsunuz, aldığım yanıt düşündürücüydü; "Abi çok uzun taşıyamğıyoruz." O zaman kafamda şu işaret oluştu. Bu ülkenin toprağı, bayrağı İstiklal Marşı en büyük varlığıdır. Fakat bu asil bayrak nasıl bu kadar sayısızlığa maruz kalabilir. Araştırdım ki, halkın yüzde 50'si bayrağını sokaklardan, seyyar satıcılardan alıyor çeşitli boyutlarda... Yani faturasız, fişsiz, markasız, merdiven altında üretilen bayraklar bunlar, gelirin nereye gittiği belli değil, belki de Cumhuriyete kasteden düşmanlara..."
***
Bu cümleler, Samija Mustafi'nin, İzmir Valiliği'ne 2012 yılında verdiği dilekçeden satır başları... Dilekçe daha uzun ve hepsine yer vermem olanaksız...
Tek gerçek olan, benim ya da sizin Mustafi kadar, bu konuda duyarlı olmayışımız...
Hatırlarım çocukluğumda bayrak satışı sadece Sümerbank'tan yapılırdı, bir ölçüsü, bir değeri vardı.
Sonra unutuldu, unutturuldu. Bayram sevgisi işte böyle sömürüldü. Bizim hiç düşünemediğimizi Bir Makedon Türkü düşündü, mücadele verdi.
İzmir Valiliği'nin, dilekçeyi İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne sevketmiş, onlardan gelen yanıt ise: Türk Bayrağına hakaret eden şahıslar hakkında gerekli yasal işlemler yapılmaktadır."
Benim 9 Eylül gecesi gördüğüm manzara, hiç de öyle olmadığını gösteriyor.
Sevgili dostlarım, Türk Bayrağı, şehit kanıdır. Nasıl basar, yırtar, parçalarız.
Ve nasıl ehliyetsiz ellere bırakırız?
GÜNÜN SÖZÜ
Korkaklar, kendinden daha güçsüz olanlara güç gösterisinde bulunanlardır.
Voltaire