Tarifi zor... İçim, bir buruk başlıyor ikici yarıya! İlk derdim; Türkiye'nin en iyi üç orta sahasından biri Tolgay'ı alacağını istemesinden dolayı kadro dışı bırakmaları! İkincisi; kaleci Tolga'nın bir kenara itilmişliği! Ve de Pepe'nin apar topar paketlenmesi, futbol zevkimin içine etti. Haa, tek memnuniyetimin Burak olduğunun altını çizmeliyim. Ama, hem sana içi, hem saha dışıyla müthiş bir uğraş, bu kardeşi bekliyordu. İlk çeyrek geçilirken izlediğim tablo, hayli enterensandı. Sürekli gardını alan ve kendi yarı alanına gömülen bir Beşiktaş, her iki kanadından bindirmeler yapan bir Akhisarspor başladım izlemeye...
O aralar Gökhan, alışmadığımız bir tarzda mevkisinde çakılırken Caner, müthiş boşluklar bırakıyordu, kendi kulvarında...
DORUKHAN DENFELERİ BOZDU
Kartalların bir diğer zaafıysa, Burak ile orta alan oyuncularının bir biriyle uzak kalan mesafeleriydi bence... Akhisar'ın oyunun büyük bir bölümünü, rakip alan da geçirmesi ve ciddi pozisyonlar yakalaması nedeniyle Beşiktaş'ın şansının azaldığını düşünürken, sahada basılmadık yer bırakmayan o Dorukhan, golü attı. Akhisarspor'un inanılmaz kazanma isteğiyle sonucun böyle bitmeyeceğini düşünüyordum çünkü, futbolun adaleti ve ruhu bunu gösteriyordu, kendi tecrübelerime göre. Ancak; şans! denen o meret bazen elimizden tutmak istemedi mi, istemiyor işte! İkinci yarı başında, Gökhan adını ikinci gole yazdırıyor ve gardını düşürüyor Akhisarlıların böylece... Arkasından da Larin üçü atarken, Cikaleshi'nin karşılık vermesi, fazla bir etki göstermiyor.
Dün akşam deplasmanda ligin en altında debelenen bir rakibini yenmiştir Beşiktaş.
Koymuştur cebine de üç puanınıııı! Amma! topa sahip olma oranı, oyunu rakip alanda tutma yüzdesi, pozisyon zenginliği yaratma.
Kazanma arzusuna baktığımda oyum, mücadelesine bayıldığım Akhisarspor'a...