Son yedi haftada, beş galibiyet ve iki beraberlikle müthiş tırmanışa geçen Ankaragücü karşısında Beşiktaş'ın, başta ben olmak üzere birçok yorumcunun kazanmasına ilişkin şüpheleri vardı, maç öncesi... Bu 'fırtına', bu haftada devam eder miydi? Başlama düdüğü çalmadan bir yorum yapmak, elbette zor. Ancak Ankaragücü'nün bu dişli durumundan dolayı Kara Kartalların, yoğurdu üfleyerek, gayet temkinli başlayacaklarından emindim, eğer ki erken bir gol yakalayamazlarsa, çok zorlanacaklardı, çook... Çünkü; Cenk Tosun ile Aboubakar'ın yokluklarını da eklersek, gol ayakları bağlamında, bir nebze olsun 'topaldı!' Beşiktaş...
Henüz dakika, bir oğlu, bir! Oğuzhan düşürülüyor ve kazanılan penaltıyı, hala anlamış değilim, Larin dururken, N'Koudou'ya kullandırıyorlar. Müthiş 'laubali!' bir vuruşla vatandaş, Kaleci Korcan'a ikram ediyor, topu adeta(!) O, baştan söylediğim avantajı, böylece kaybediyorlar!
BÖYLE BİR LÜKSÜ YOK
Son dakikada, Kulusic'in kendiği kalesine attığı golle, soyunma odasına mutlu bir şekilde girdiler girmesine de, koca bir kırk beşte Sergen Hoca'ya şaşmamak elde değil!
Nedeniyse; Penaltı şımarıklığının dışında, N'Koudou'nun, ayağına gelen her topu rakibine kaptırması ve her çalımında tökezlemesini görememesi! Erken dakikalarda, yanına çağırtıp, kulübede oturtturmaması!
Böyle zorlu bir rakip karşısında Beşiktaş'ın, var mıydı, böyle on kişi oynamak gibi bir lüksü? İkinci yarının hemen başları... Geride kalmanın pısırıklığın hala üstünden atamayan Ankaragücü'nün, geriye yaslanması...
Cesaretlenen Beşiktaş'ın, özellikle Rosier ile sağdan ortaları, yine Kulusic'in kendi kalesine göndermesini görünce, bir yaşıma daha girdim, dün gece! Painstil'le başlayan ve penaltı kazanılan ve de Paintsil'le gelen gol sonrası, Beşiktaş için başladı azap dolu dakikalar!
Uzatmalar... Yine Paintsil, yine penaltı, yine Paintsil'in ayağından gelen gol var.
Şaşkınım ve ilk kez böyle bir şeyle karşılaştım ömrü hayatımda... Berabere biten bir maç ve gollerin hepsi Ankaragücü patentli, iyi mi!