Ekim Dünya Yaşlılar Günü'ydü.
7 Ekim Dünya Çocuk Günü.
Çocukluk ve yaşlılık arasında sadece altı gün. Hayatın özeti gibi sanki. Zaten evvel olan bazen ahir gelir dememiş miydi yazar?
Çocukluktan yaşlılığa, yaşlılıktan çocukluğa... Aradaki zamanda yaşananlardan kalacak olanlar ise sadece duygular... Hissettiklerimiz ve hissettirdiklerimiz yani. Güç peşinde koştuğumuz bu dünyada, asıl gücün kalplerde yer alarak kazanıldığını hatırlasak hayat kolaylaşacak belki de. Kalplere girmek ise önce sevgi, sonra güvenle mümkün olacak.
Hep, bir sevgi ve güven arayışı içinde değil miyiz? İşte, evde, ilişkilerde...
Zor bulmaktan yakındığımız, ama yine de aramaktan vazgeçmediğimiz kavramlar güven ve sevgi. Hayatımızın temel dinamiklerinden. İyi insan olmakla doğrudan ilişkilendirdiğimiz...
Bazen sığınılan liman, bazen de özgürlüklerin teminatı... Ama hep peşinden koştuğumuz. Ve asla bulduğumuzdan emin olamadığımız...
Hep kuşkularla bulandırdığımız...
Düşündüğümüz her kötü ihtimalle kendimizi tedbire giden yolda daha akıllı sandığımız. Tedbir ne ola ki diye bile kafa yormadığımız. Aslında İyi insan olmaya geliyor yani konu yine.
Sevebileceğimiz, güvenebileceğimiz iyi insanlarla hayatlarımız anlam kazanıyor. Sevebildiğimiz ve güvenebildiğimiz oranda da sevilip güveniliyoruz sanırım sadece... Yani karşısındakilerine güven sorunu yaşayanların güvenilir olma şansı da çok fazla yok. Kişi kendinden bilir misali.
HAYATI ANLAMLI KILMAK
Masallardaki gibi bir varmışız bir yokmuşuz bu hayatta. Varlığımızın var olmamızın sebebini doğru algıladığımızda, sevgi temelli ilişkilerle göz açıp kapayıncaya kadar geçen hayatı anlamlı kılacağız. Arkamızda bırakacağımız mal, şöhret ya da makamlar ile değil yaşattığımız duygular ile kalplerde yer almaya devam edebileceğiz. Yaşattığımız kadar yaşamaya devam edeceğiz yani... Hepsinden önemlisi ise, yıllar sonra ben bunca senelik ömrümde çok kalbe dokundum diyebilmek olmalı. İhtiyaçların ve beklentilerin gittikçe azaldığı yaşlılık döneminde huzur dolu tebessümlerin tek yolu bu bence. Aksi takdirde, alternatifi pişmanlık dolu huzursuzluklar, huysuzluklar olacaktır. Bu huzurun temelleri ise çocuklukta atılıyor hiç kuşkusuz. İyi insan olmayı önceliği haline getiren aileler çocuklarına en büyük mirası bırakıyor. Yapılan her iyilik insanın kendine verdiği ödül aslında. Amaç bu olmasa da... Hatta olmadığında daha büyük iyilik.
SEVMEKTEN KORKMA
Kalpten kalbe köprüler kurmanın yollarını bulmalı, yani insan olduğumuzu hatırlamalı. Yaşlılarımızın huzuru çocuklarımızın mutluluğu olacak. Bir arada geçirilen tecrübe ve keşif dolu saatler, günler sadece karşılıklı etkileşimi arttırmakla kalmayıp köklerinden beslenen güçlü bir neslin var olmasını da sağlayacak.
Geleceğe daha büyük huzurla ve güvenle bakan nesillerin...Aradaki birleştirici güç ise hiç kuşkusuz biz anne babalar olacağız. Sevmekten korkmayan, karşılık beklemeyenlerimiz en kazançlılarımız bu hayatta. Her ne kadar karşılıksız sevmeyi kar dengesi ile açıklamanın ironisini yaşasak da, gerçek yaşamın değerlerine ancak sevgi ve güvenle ulaşabiliriz. Yoksa sanal dünyanın bize dayattıklarının peşinde ömür tüketmek işten bile değil... Tükettikçe tükenmemek için hep birlikte üretelim. Öncelikle sevgi ve güven olsun ürettiğimiz... Sevgiyle...