Giriş Tarihi: 15 Nisan 2022, 18:33
Tüm yaşam eğitimdir, herkes öğretmendir ve herkes sürekli öğrencidir demiş Maslow... Bu durumda birilerinin öğrencisi iken, başkalarının da öğretmeni olabiliyoruz eş zamanlı olarak... Çok yumuşak, duyarlı öğretmenlerin yanı sıra; sert, bencil öğretmenler de olabiliyor yaşam dediğimiz okulda...Ya da bizler bazen naif ve sevecen bir öğretmenken, bir başka olayda tam tersi bir profil çizebiliyoruz.
Kimi zaman bilerek, bazen de hiç farkında olmayarak... Ama her olay ve her kişi bize bir konuyu öğretiyor sonuçta... Öğrenemediğimizde ise defalarca benzer durumlara maruz kalabiliyoruz, ta ki almamız gereken eğitim tamamlanıncaya kadar...
Öğretmenliği üstlenen kişinin iyi ya da kötü olması kontrolümüz dışında olsa da başarılı ya da başarısız öğrenci olmak tamamen bizim elimizde.
NE ÖĞRETMEK İSTİYOR?
Aldığımız dersler, olaylara bakış açımız hem hayata hem de acı ve mutluluğa bakışımızı değiştirecek, bizleri geliştirecek hiç kuşkusuz.
Büyüklerimizin kulaklarımızda çınlayan duasını bizler de çocuklarımız için çok dile getirir olduk: Allah iyilerle karşılaştırsın...
Dualarımızın kabul olması için yürekten amin desek de; hayatta mutlaka bizi üzen, kıran, hakkımıza giren hatta değersizleştiren kişilerle de karşılaşacağız.
Olumsuz duygularımız bizi yönlendirmeden, biz hislerimizi kontrol altına almayı öğreneceğiz bu süreçte...
Sonra daha sakin kafayla bakacağız, üslubu sert de olsa karşımızdaki öğretmenimiz bize ne öğretmek istiyor?
Örneğin bizi değersizleştirdiğini düşündüğümüz olay, belli ki değerimizi göstermeye çalışıyor aslında.
Ya da size özen gösterilmediğinde, karşınızdakinin önceliği olmadığınızda; hatta kolayca sizden vazgeçildiğinde, bu dersten çıkaracağımız sonuçlar olmalı belli ki. Belki kendinizden asla vazgeçmemeniz, belki de sınırlarınızı belirlemeniz gerektiğini anlatıyor bu dersler size. Sonuçta bu dünyada özümüzden kopmamamız, kendimize dönmekle mümkün... Başkalarına gösterdiğimiz merhameti kendimizden esirgememekle...
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YOLDA
Örneğin, kul hakkına girmek en büyük korkularımızdan değil mi? Affedilmeyeceği çok net olan bu günahı kendimize karşı da işlemiş olmuyor muyuz, hakkımızı korumamakla? Bu dünyada hepimiz ruhumuzu olgunlaştırmakla mükellefiz... Olgunlaşmak ise kişinin bilgi, hoşgörü ve görgüsünün gelişmesi, olayları geniş bir açıdan değerlendirmesi ile mümkündür. Olgun insan, zarar veren ortamlardan ayrılmayı becerebilen kişidir kanımca...
Doğru bildiği yolda dimdik yürümeye devam eden sonra da. Olayları geniş açıdan değerlendirmek, durumlar çok açık seçik de olsa, sadece zihin ile mümkün olamayabiliyor bazen... Rüyet, kalbiyle görmek gerekiyor yani...
Kalbini dinlemek... Çok ilginçtir, rüyet aynı zamanda yönetmek anlamına da gelmekte. Öyleyse hayatımızın yönetimini kalpten ayrı düşünemeyeceğimiz de ortada... İyi bir yönetim için, iyi bir eğitim şart tabi ki... Öyleyse, yaşam denilen eğitim sürecinde, kalbimizi de ortaya koyup, yüreklice doğru bildiğimiz yolda ilerlediğimizde kontrol yani hayatımızın yönetimi elimizde olacak... Her gün ruhumuzu daha da olgunlaştırarak, kendimizin değerinin bilincinde olarak...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.