İzmirliler bilir, kocaman bir köydür bu şehir. Herkes birbirini tanır, bir yerlerde de mutlaka karşılaşırlar. Tıpkı birkaç yıl önce dost olduğumuz Suriyeli Ahmet ile İzmir'in çok farklı lokasyonlarında karşılaşmamız gibi.
Tanıştığımızda en fazla 11-12 yaşlarında trafik ışıklarında araba camlarını silmeye çalışıyordu.
İlk karşılaşmamızda "Nasılsın?" demem onda büyük şaşkınlık yarattı. Onun şaşırması da bende... Camları silmesine izin vermeyeceğimi bilmesine rağmen ikinci karşılaşmamızda koşarak yanıma geldi ve bu sefer o bana sordu nasıl olduğumu... Mutlu olma sırası bendeydi... Sonrasında her karşılaşmamızda kırmızı ışık süresi kadar, kısa fakat güzel sohbetlerimiz oldu. Birbirimizi ve hatta ailelerimizi bile tanıdık. Ahmet'in okulu hakkında bilgi sahibi oldum, hayallerini öğrendim. Sanırım birbirimizin yüreğine dokunduk...
Hepsi, gülümseyerek verilen küçük bir selamla başladı.
ENERJİYİ BESLER
Gönülden gönüle akan sevgi enerjisini besler küçücük bir selam.
Küçücük dediğimize bakmayın, etkisi çok büyük... Fark ettiğimiz ya da etmediğimiz iyiliklerin en az çaba gerektireni oluşundan elbette küçücük deyişimiz.
Etimolojik olarak Arapça sağlam, eksiksiz, temiz köklerinden gelen selam; sağlam dostlukların, eksiksiz sevgilerin, temiz ilişkilerin başlangıcı değil midir?
O selam, bazen kararan günü aydınlatan ışıktır gülümseyenin gözlerinde...
Bazen de yalnızlığı en derinlerde hissedenleri, gittikçe içine gömülenleri bile alır, çıkarıverir derin kuyulardan...
Seni görüyorum, varlığından mutlu oluyorum, değerlisin demek değil midir selam?
Belki bu yüzden, sadaka yerine de geçmesi.
BİR YAŞAM BECERİSİ
Hep söylüyoruz ya, çocuklara gerçek yaşam becerilerini kazandıralım diye...
İşte ilk sıraya almamız gereken becerilerden biri de selamlaşma olmalı.
Yolda yürürken arkadaşına, öğretmenine merhaba diyemeyen, başıyla ve gülümsemesiyle bile selam veremeyen çocuğun iletişim kurabilmesini beklemek çok da mümkün olmamalı.
Selamlaşmayı ve vedalaşmayı bilmek iletişimi başlatıp sürdürmenin en temel kurallarındandır çünkü.
Görüşmek üzere diye ayrılan birisi sizinle tekrar bir araya gelmek istediğini söylüyordur aslında. İletişimimizi sürdürelim diyor yani. Ya da 'Allah'a emanet ol' demek kadar güzel bir temenni var mıdır? Bu şekilde 'Seni sadece en güvendiğime emanet ediyorum 'diyerek gönüllere girmez mi söyleyen?
GİRİŞ PASAPORTU
Sıcacık bir tokalaşmanın eksikliğini pandemide tüm benliğimizle hissettik.
Karşılaştığımızda sevdiğimize sarılarak selam vermenin sıcaklığını nasıl da özledik...
Kemal Sayar insan insanın yurdudur demiş... O yurda giriş pasaportu ise selam olmalı.
Çocuklarımız selamlaşmayı öğrensinler ki, yersiz yurtsuz kalmasınlar.
Selamlaşma becerisini kazanamayan çocukların dışlanma olasılığı daha yüksek. Çünkü selam vermeyenler dışarıdan soğuk ve mesafeli olarak tanımlanıyor.
İlişkiler başlamadan bitiyor bir bakıma. Sıcak bir selamlama ise, iyi bir ilk izlenim oluşturuyor.
BİR ADIM ÖNDE
Öyleyse, sabah kalkınca annebabasına, okula vardığında arkadaşlarına ve öğretmenlerine günaydın diyebilen; asansörde komşusuna gülümseyebilen; ayrılırken 'Allahaısmarladık' demeyi unutmayan çocuklar hep bir adım önde ve daha mutlu olacak ...
Üstelik öğretmesi ve uygulaması çok kolay.
Yeter ki hatırlayalım, önemseyelim.
Selam ile....