Nasıl bir eğitim
Çok bilinen, büyük kitapçılardan birinde görevliye eğitim kitaplarının yerini sordum...Verdiği cevap, toplumun eğitim anlayışının geldiği noktayı gösterir nitelikteydi:
Test kitaplarımız ilerideki köşede...
Test çözebilme yeteneğini geliştirmek eğitim ise, bu beceriyi kazandıran okul da en iyi okul olmalı günümüzde.. En çok talep gören yani.
Öğretmen arkadaşlarla sohbetimizde, vardığımız nokta öğrencinin bilgiyi bizden almadığı yönünde oldu. Hatta bazı ekonomik ya da bilimsel terimleri dahi ilk defa çocuklardan duyduğumuzdan bahsettik. Dedik ki, bilgiye belli ki bizden çok daha hızlı erişiyorlar ve değişen dünyayı bizden daha iyi öğreniyorlar... Bu öğrenmenin bizden olmadığı da bir gerçek artık.
Sonra çocuklara empati ile yaklaştık...
ÖZ SAYGIYI KAYBETMESIN
Bizim verdiğimiz konulara merak duymaları için sınırlandırmak zorunda kaldığımızı düşündük. Sadece o ders saatinde, dersin konusu ile ilgilenebilir; verdiğimiz yönergeler doğrultusunda düşünebilirler... Bu yetmiyor, 40 dakika sonrasında da yine bizim belirlediğimiz başka bir konuya ilgi duymalarını bekliyoruz. Üst üste 40 dakikalarla sınırlandırılmış birçok konuyu öğrenmelerini ama o konuda derinlemesine merak duymamalarını istiyoruz adeta.
Çocuk bizim belirlediğimiz konu dışında bir konu ile ilgilenecek olsa, kızıyor; senin ilgi duyacağın alanı ben belirlerim, seni ben yönlendiririm diyoruz.
Yani ilgi alanlarını ve düşüncelerini önemsemiyor, saygı duymuyoruz.
Bu yolla, öz saygısını kaybetmesine de sebep oluyoruz.
Bu da yetmiyor, gün boyu saatlerce itaat etmelerini bekliyoruz.
Yine yetmiyor, ev ödevleri ile evde dahi özel hayatlarına müdahale ediyoruz. Oyundan, iletişimden ve hatta ailesinden koparıyoruz. Gerçek hayatın içindeki öğrenme alanlarını yok ediyoruz yani.
MERAKI BESLEMEK GEREK
Tüm bunların hepsini ise, son zamanlarda bir sınava bağladık...
Öğrenciyi, çözdüğü test kadar başarılı buluyoruz, değer veriyoruz. Üstüne bir de, seni sadece ben değerlendirebilirim, o da sınavla mümkün diyoruz.
Sonrasında ise, şimdiki çocukların ilgi alanları olmayışından, dünyaya ve insanlığa kayıtsızlıklarından dem vuruyoruz.
Halbuki ilk yapmamız gereken merak duygularını beslemek olmalı.
Merak duyguları ilgi alanlarını belirleyecek, ilgi alanları yeteneklerini fark ettirecek, sonrasında ise kendilerine ve yeteneklerine güvenmeyi öğretecek çocuklara.
Sohbetteki öğretmen arkadaşlarımdan biri, derste tek yaptığım dersi ve kendimi sevdirmeye çalışmak dedi.
Sonrası zaten geliyor diye ekledi.
Çocuk kendi kendine bile öğreniyor.
Aslında en iyi öğrenme şekli de bu olmalı. Motivasyonu olan çocuk, saatlerce konu üzerinde çalışmaktan yüksünmeyecektir.
Hayatın içinde öğrenmelerini sağlamak ise yaşamda edinecekleri yer ile mümkün. Çocuklara saygı duyup, yaşamlarımıza aldığımız oranda eğitim verme şansımız olacak. Aksi takdirde hayattan soyutlayıp, test çözdürmeyi eğitim olarak adlandıracağız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.