Bir araştırma şirketi yaptığı araştırmanın sonucunda, Türklerin yüzde 92.2'sinin kahvaltıyı evde yaptığı ortaya çıkmış. Ülkemizdeki insanların mutluluğunun kaynağını şimdi daha iye anladım. Ne demiş Cemal Süreya, "Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"...
Hafta içi genellikle basitçe geçiştirdiğimiz kahvaltı aslında Türklerde aile birliğini sağlayan en önemli öğünlerden. Okula giden yavrusunun ağzına bir lokma yumurta, bir lokma peynir tıkmayan anne neredeyse yok gibi. Hele ki tatil günlerinde tam bir şölen sofrasına dönüşüyor.
BİRBİRİNDEN CAZİP
Sahanda yumurta, sucuk, menemen, patates kızartması, pişi, börek, poğaça gibi hamur işleri ve envai çeşit reçel Pazar kahvaltısının olmazsa olmazı.
Peynir, zeytin ve söğüş tabağını saymıyorum çünkü bunlar en kısa geçiştirdiğimiz kahvaltılarda bile mutlaka olan parçalar. Kahvaltının mutlulukla ilgisi sağlıklı ve fit yaşama kadar uzanıyor.
Diyetisyenlerin hemen hemen hepsi kahvaltıyı atlamamak konusunda hemfikir.
Özelikle otellerde Türklerin kahvaltı kültürü daha çok ortaya çıkıyor. Avrupa ülkelerinde genellikle bir fincan kahve ve küçük bir poğaça ya da börekle geçiştirilen kahvaltı, bizim otellerde tam bir ziyafet... Evet kahvaltı kültürümüz gurur verici ama işin israf boyutu biraz üzücü. Özellikle açık büfe kahvaltılara çok üzülüyorum.
Çeşit çeşit peynirlerin albenisine kapılıp "Hepsinden biraz tadayım" dediğinizde tabakta maalesef bir yığılma oluyor. Lezzetli görünen diğer kahvaltılıkların da tadına bakmaya kalktığınızda o tabağı bitirmeniz mümkün değil. Ucundan tadına baktığımız yiyecekleri öylece bırakıp çöpe atılmasına göz yumuyoruz. Tatile gittiğimizde çocukları özellikle bu konuda uyarırım. Her seferinde "Yiyeceğiniz kadar alın" der fazla almalarını engellerim. Ama buna rağmen biz de bazen cazibeye kapılıp yiyeceğimizden fazlasını alabiliyoruz. Böyle bir durumda özellikle peynirleri bir peçeteye sarıp yanıma alıyorum. Önüme çıkan ilk sokak hayvanına vermek için. Belki peynirleri peçeteye sardığımı görenler beni ayıplıyor olabilir ama içim çöpe atılmasına elvermiyor.
En azından kedicikler bayram ediyor bu peynirlerle...
AYIRMAK ÇOK MU ZOR
Bir kış günü Çeşme'nin epey ünlü otellerinden birine gitmiştik.
İçeride çeşit çeşit yiyeceklerin çöpe atıldığı kahvaltı sofrasından elimde bir parça peynirle çıktım.
Çünkü bahçesindeki kediler çok ama çok bakımsızdı. Kedilere peynir verdiğimi gören bir görevli, "Biz onlara zaten veriyoruz" diyerek bir de aklı sıra beni uyardı. Onlara eğer verselerdi bu kediciklerin bir deri bir kemik kalmayacağını söyledim. Çok mu zor çöplerle yemek artıklarını ayırıp sokak hayvanlarına vermek!
Üstelik bir de verdiklerini iddia edip yalan söylemek de nedir?