Biz, kezzap terörünü 1980'lerde "Acıların Kadını" Bergen'le tanıdık. Bergen, İzmir Alsancak'taki New York gece kulübünde çalıştığı sırada, şiddetinden yılarak kaçtığı eşi Halis Serbes'in, yanında çalışan ve daha sonraları 500 bin liraya kiralayarak azmettirdiği ortaya çıkan Şakir isimli kişi, sanatçıya bir kova dolusu kezzap attı. Yüzünün ve vücudunun büyük bir kısmı yanan Bergen'in iki gözü de kör oldu. Azmettiren koca iki aylık firardan sonra yakalanıp tutuklandı. Tutuklandı da ne oldu. Yine ölümü bu cani kocanın elinden oldu.
ŞİDDETİN DİLİ, IRKI YOK
Son kurban Çanakkale'den. Ve maalesef kadına şiddetin dini, dili, ırkı ve coğrafyası da yok. Asya'da, Avrupa'da Anadolu'da ve Amerika'da pek çok kadın bu tür şiddet içerikli eylemlere maruz kalıyor.
İNTİKAM VE CANAVARCA HİS
Kadına şiddetin pek çok yöntemi var... En yaygınları fiziki şiddet, psikolojik şiddet, öldürme ve yaralama. Ama kezzap bunların çok çok ötesinde bir yöntem. Tabii ki şiddetin her türlüsü kötü ve savunulacak bir tarafı yok ama bu kezzap atma işi bir başka. Bir anlık anlık sinirle kendini kontrol edememe durumunda yapılamaz hiçbir zaman. Planlanmış olması gerekir... Kadını adım adım takip etmesi gerekir. Bu takip sırasında sonuçlarını binlerce kez düşünüp keyif almış olması gerekir. Direkt olarak bir intikam ve canavarca his eylemi. "Ölmesin, acı çeksin, yaşarken ölsün" diye yapılmış, sonuçları düşünülmüş, düşünülürken keyif alınmış bir eylem. Şiddet içinde şiddet... Canavarlık... Ki bu saldıraya maruz kalan kadınların çoğu ya intihar ediyor ya da o dakikadan sonraki hayatını bir odaya tıkılıp karanlıklar içinde geçiriyor. Bu yüzden bu suçun failinin cezası da bu olmalı... Bir koğuşta değil, tek başına karanlık bir hücrede geçirmeli bütün ömrünü... Ki böylece yaptığı şeyi düşünüp bol bol keyif almaya vakti olsun!