Hani derler ya "Paran yoksa bir dert, paran varsa bin dert" diye...
İşte o hesap, Seçil Erzan olayında her gün yeni biri konuşuyor.
Ağlıyor, sızlıyor, "Mağdurum" diyor. Hele Erzan, en büyük mağdurun kendisi olduğunu iddia ediyor. Kolay değil tabii... Bizim dertler küçük... Çarşıda pazarda harcadığımız miktarlar küçük. Bu arkadaşların ise bütçeleri de dertleri de büyük. Bu yüzden gerçekten çok üzülüyoruz kendilerine... İfadeleri okudukça nasıl yalan bir dünyada yaşadıklarını, mahkemede birbirlerini nasıl ucuza sattıklarını görünce gerçekten küçük dünyama şükrediyorum.
Ama yüzsüzlük öyle bir boyuta ulaşmış ki bu insanlarda, mağduriyet uydurup devletten yardım bile istiyorlar. Pes!
ÇATIDAN ÇATIYA SİLAHLI ÇATIŞMA
İzmir'de 16 yaşındaki bir genç, istediği kızın ailesi evlenmelerine izin vermeyince pompalı tüfekle ateş açıyor. Karşı taraftan da pompalıyla yanıt geliyor. Olayda 4 kişi yaralanıyor. 16 yaşındaki bir gence (daha doğrusu bence çocuğa) bir ailenin kız vermek istememesi kadar doğal bir şey olamaz. Hele ki istediğini elde edemeyince ortalığı kan gölüne çevirmişse hiç olmaz o evlilik.
BİR SÜRÜ SORU İŞARETİ
Olayı okur okumaz kafamda bir sürü soru işareti beliriyor...
Mesela kız da o adamla evlenmek istiyor muydu?
İstiyorsa bu davranıştan sonra kızın düşüncesi değişti mi? Peki bu çocuk pompalı tüfeği nereden buldu? Hadi bir tarafta silah vardı diğer tarafta da bulunması normal miydi? Şehrin göbeğinde oturan insanların pek çoğunun evinde pompalı bulunuyor mu? Şehrin ortasında çatıdan çatıya neredeyse yarım saat silahlı çatışma yaşanması nasıl açıklanabilir?
Bireysel silahlanmanın sonu nereye varacak?
İstediğini elde edemeyen herkes silaha mı sarılacak?
Şehrin ortasında silahlı çatışmaya karışanlar için ne tür bir yaptırım uygulanacak? Takipçisi olacağım bu konunun.
Çünkü çok önemli!
