ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin Davos'da baklayı çıkardı ağzından...
Zayıf doların ABD ihracatı açısından önemli olduğunu ve durumun hoşlarına gittiğini söyledi. Ama bu klasik söylemini merkez bankaları başkanları gibi nötrleştirecek cümleyi de eklemeyi ihmal etmedi. "Güçlü dolar uzun dönemde Amerikan ekonomisinin gücünü yansıttığından, ABD dolarının küresel düzeyde dominant para birimi olmaya devam edeceğine inanıyorum." İşte bu cümleler fırtına koparmaya yetti ve dolar endeksi son 3 yılın en düşük seviyesine ulaştı. İki kritik soruyu yanıtlamaya çalışalım tam bu aşamada...
Birincisi ABD zayıf dolar ile ihracatını artırabilir mi? İkincisi euro bölgesi ABD'nin işine yarayabilecek bu hamleye sessiz kalabilir mi?
Aslında bir soru da ekleyelim;
Gerçekten doların zayıflaması sadece Hazine Bakanı Mnuchin'in bu açıklamalarına mı bağlı?
NEDEN BU MU?
Son sorudan başlayalım. Hayır Mnuchin'in kurduğu bu cümle neden değil doların zayıflamasında...
Sadece tuz biber oldu. Sorun Trump ve yönetiminin halen güven vermemesi ve her an bir sorun yaratma potansiyelinin yüksek olması...
Beyaz Saray ağırlığının hakkını veremiyor.
Üst düzey bürokratı ya da basın toplantısında bir gazeteciyi kovabiliyor.
Kuzey Kore lideri ile polemiğe girip "biz Amerika'yız adamı döveriz edaları" takınabiliyor. Kısacası iç ve dış diplomasi nezaketini gösteremiyor.
Güven sorunu olmasa, FED'in çabaları sonrası Amerikan ekonomisinin aldığı yol, enflasyon, büyüme ve işsizlik rakamlarının seviyeleri ve en önemlisi FED'in 4 faiz artırımı yapacağı ve normalleşme sürecine başlayacağı gerçekleri doların diğer para birimleri karşısında değer kazanması için yeterli olurdu.
Üstelik Avrupa Merkez Bankasının aylık 30 milyar euroluk enjeksiyona devam ettiği bir yılda...
Varsayalım ki Amerika ihracatını artırmak için bilinçli bir şekilde doları zayıflatıyor. Peki bu şekilde ihracatını artırabilir mi? Zayıf doların Amerika'nın ihracatına olumlu katkı yapabilmesi için ihraç mallarının talep fiyat esnekliklerinin yüksek olması gerekiyor. En fazla ihracat yaptığı kalemlerin başında petrol yağları, otomotiv, kara taşıtları parçaları, telli telefon, tıp ve dişçilik geliyor. Yani esnekliği yüksek olmayan ürünler.
PEKİ EURO BÖLGESİ MEMNUN MU?
Madalyonun bir de diğer yüzü var.
Amerika'nın yapmak zorunda olduğu ithalat. Otomobil, ham petrol, tedavide kullanılan ilaçlar ve elektronik entegre devreler en fazla ithal ettiği ürünler.
İthalat yaptığı ilk 10 ülke içinde Almanya ve Fransa başta olmak üzere 5 euro kullanan ülke yer alıyor. Yani doların zayıflaması euronun değer kazanması da pahalı ithalat yapacağı anlamına gelir. Kısacası günümüz küresel konjonktüründe "ulusal parama değer kaybettiririm ihracatımı yükseltirim" basit mantığı pek geçerli olmayabiliyor.
Euro bölgesi çoğunlukla dış taleple yol almaya çalıştığından sürekli dolar karşısında güçlenen euro para birimi işlerine gelmez.
Birde Eylül ayında, gerçi daha var, varlık alım programını yeni bir uzatma gelmezse sonlandırmayı planladıklarından bu kur gelişmesine ne kadar seyirci kalabileceklerini de sorgulamalıyız.
Dolar Endeksi yıl içinde 88,62 ile 102,27 aralığında dalgalandı. Marj yüzde 16'larda. Oldukça volatil. Son 52 haftalık performansı ise negatif yüzde 11,28 seviyesinde. Birkaç hafta içinde dolarda kaybın bir kısmını telafi edecek yükseliş bekleyebiliriz. Sanırım tam bir kur savaşlarına tanık olacağız bu yıl...