Ağustos ayından bu yana bir kez daha kurların ateşi yükseldi. Merkez Bankası'nın zamanında ve yerinde önlemleriyle ateş bir nebze olsun düşürülüyor. Ne yazık ki düşüş kalıcı olamıyor ve yeniden yükselme eğilimine giriyor.
Öncelikle geriye gidip neler olduğuna bakalım.
Kurlar uzun aradan sonra neden yükseldi? Aslında basit bir kıvılcım yeterli oldu ateşi yükseltmeye. Merkez Bankası'nın rezervlerindeki belirgin düşüş piyasa aktörlerinin doğal olarak radarına girdi ve risk algısı oluşturdu. Zaten seçimler sonrası için yapılan anlamsız ve gereksiz kur öngörüleri piyasa aktörlerini ve tasarruf sahiplerini tedirgin ediyordu.
Bu sefer Merkez Bankası hızlı davrandı ve rezerv değişikliğinin doğal olduğunu ve kısa vadeli değişimler yerine orta vadeli görünüme odaklanılmasının daha rasyonel olduğunu açıkladı.
POZİSYON KAPMA PANİĞİ
Doğru... Merkez bankalarının bazı döviz işlemleri yüzünden rezervlerinde geçici değişimler olabilir. Bunların bazıları lehte bazıları aleyhte gelişebilir. Bir anda rezervde 5 milyar doların üzerinde bir düşüşte, bazı kamu kurumlarının döviz cinsi borçlarının ödenmesi, ihracat reeskont kredi gibi işlemler rol oynadılar.
Tabii taşların yerinden oynaması TL ve döviz kullanarak işlem yapan spekülatörleri ve swap işlemi ile pozisyon almış bankaların paniklemesine neden oldu. FED'in rota değiştirerek ılımlı politika patikasına geçmesi sonucu dolarda kısa, TL'de uzun pozisyon almış olanlar için tehlike sinyalleri geldi ve 'zararı durdur' stratejileri devreye girdi. Daha açık bir ifade ile 'dolar satış, TL alış' pozisyonu almış olanlar bu pozisyonlarını kapatmak için TL'ye deyim yerinde ise saldırdılar. Tabii bu durumda TL bulamayıp TL kıymete binince TL swap faiz oranları da fırladı.
Peki, TL neden bulunamadı?
Çünkü TL'nin değer kaybetmesine neden olan pozisyonlar ile swap işlemi yapılıyordu. Spekülatörler 'nasılsa TL değer kaybedecek önümüzdeki günlerde' düşüncesi ile TL'de kısa pozisyon alıyordu. Yani TL'yi açığa satıyorlardı.
Bu da kurların yükselmesine katkı yapıyordu.
İşte bu nedenle swap işlemlerinde bankalara sınırlama getirildi. Öncelikle sınır özkaynaklarının yüzde 50'sine, sonradan da yüzde 25'ine çizildi. Sonuçta Londra'da TL sıkışıklığı yaşandı.
TL SIKIŞIKLIĞI OLMAMALI
Merkez Bankası bunu aşabilmek için 'Döviz Karşılığı Türk Lirası Swap Piyasasında' vadesi gelmemiş toplam swap satış işlemlerine bankalara tanıdığı döviz ve efektif piyasaları işlem limitlerini yüzde 20'den yüzde 30'a yükseltti. Yani Merkez Bankası daha fazla spotta döviz alıp karşılığında ileri vadede satış yapacak.
Swap piyasalarında bazı spekülatif işlemler sınırlandırılabilir. Ancak dış piyasalarda swap işlemlerine konu olan TL'nin bankalarca erişilebilir olması gerekiyor. TL'ye erişemedikleri takdirde bir yerde zorunlu olarak TL enstrümanlı pozisyonlarından çıkıyorlar. Tahvil ve hisse senetlerini satıyorlar. Sonuçta borsa düşüyor, TL faiz oranları yükseliyor.
Merkez Bankası TL tarafını likiditeyi daraltmadan sıkılaştırıcı buna karşın döviz kısmında da genişleyici politika odaklı önlemler alıyor. Bu önlemlerin etkisi ne yazık ki geçici oluyor. Umarız kur beklentileri pozitif yöne kayar ve kurların ateşi düşer.