Piyasada güven önemli
Son yazılarımda mümkün olduğunca piyasalara değinmeye çalışıyorum.
Çünkü gündemden düşmüyor.
Piyasa aktörlerinin risk algısı daha belirgin bir şekilde finansal davranışlarına yansımış durumda. Dolayısıyla yükselttikleri risk seviyesi sonucunda da risk primleri yukarı geliyor. Hisse senetleri borsada işlem gören şirketlerin piyasa değerleri olması geren değerin epey altına geriledi. Yani kan kaybettiler. Şu an bedelli sermaye artırımı yoluyla bir borsa şirketinin öz kaynak yaratması pek mümkün görünmüyor.
Hisse senetlerini ancak düşük fiyatlardan satmaya razı olursa belki mümkün olabilir.
Neyse... Borsa her zaman olduğu gibi değer kaybının ardından toparlar yeniden yükselir hisse senedi fiyatları diyebiliriz.
Ancak kurlar için bu teşhisi koyamıyoruz.
Yükseldiğinde geri dönme olasılığı yüksek olmadığı gibi geri geliş oranı da düşük kalıyor.
İki kademe çıkmışsa belki bir kademe inebiliyor. İşte bu yüzden kur hareketi çok önemli. Fiyatlara geçişkenliği yüksek olduğu için enflasyonist baskı yaratmasından dış borç yükünün artmasına kadar bir dizi dezavantajını da artık ezberledik.
KAYIP YÜZDE 20'DE
Yazımı kaleme almadan önce doların diğer para birimleri karşında nasıl hareket ettiğine baktım. Dolar Endeksi yıla 95.735 seviyesinden başlamış. Şu an itibarıyla geldiği rakam 98 bin 62. Yüzde 2.4 değer kazanmış. Hangi para birimleri karşısında?
Endeks yüzde 57 Euro, yüzde 13,6 Japon Yeni, yüzde 11,9 İngiliz Sterlini, yüzde 9,1 Kanada doları, yüzde 4,2 İsveç Kronu ve yüzde 3,6 İsviçre Frangından oluşuyor. Bu sepet 6 ana para birimi karşısında sadece yüzde 2,4 yükselmiş. Meksika pezosu ve Hindistan Rupisi karşısında yatay seyir izlemiş. Singapur doları yılbaşında 1,3593 Amerikan doları düzeyinde iken bugünlerde 1,3822'ye yükselmiş. 37,29'dan 44,86'ya gelen Arjantin pezosunun değer kaybı yüzde 20'leri bulmuş. Aynı süreçte TL'nin durumu ise şöyle; 2019'a 1 ABD doları 5,1445 TL girmiş, geldiği seviye 6,1377... Kayıp yüzde 19,5.
ÇÖZÜM OLACAKTIR
Kurların yükselişini önlemek için Merkez Bankası bazı önlemler almaya çalışıyor.
Döviz tevdiat hesaplarına uygulanan zorunlu karşılık oranlarını değiştirip bankaların elinde döviz kalmasını sağlıyor. Aynı şekilde rezerv opsiyon mekanizması ile bankaların TL yükümlülüklerinin bir kısmını döviz bir kısmını altın ile karşılamasına izin veriyor. Rezerv opsiyon katsayılarında revizyon yaparak yine bankalarda döviz kalmasının yolunu açıyor.
Reeskont faiz oranları ile döviz ödemelerini rahatlattığı gibi döviz ihtiyacı olan kurumların dolaylı olarak gayri nakdi finansman erişimini kolaylaştırıyor.
Olmadı politika faiz oranını doğrudan ya da örtülü bir şekilde yükselterek kur artışının önüne geçmeyi hedefliyor.
BDDK da devreye girdi, 100 bin dolar üstü döviz alımlarında bir gün valör getirdi.
Yani bugün alanın dolar ertesi günü hesabına geçmiş olacak. Böylece spekülatif işlemde hareket alanı daralacak. Banka ve Sigorta Muamele vergisi de yüzde 0,1'e yükseltildi. Önlemler önlemler... Ama kurların ateşi bir türlü düşmüyor. Neden?
Hani diyoruz ya ekonomide yapılması gereken şey üretim, işte piyasalarda suların durulması için yapılması gereken şey de güven. Tabi yapısal reformların hızlı ve kararlı bir şekilde uygulanması ile birlikte inşa edilecek güven çözüm olacaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.