Küresel ekonomiye yönelik beklentilerin bozulması Amerika'nın siyasi kazanımlar amacıyla almaya çalıştığı ekonomik aksiyonlar ve iç siyasi gelişmeler piyasaların genel trendini kabaca tahmin etmemize yardımcı oluyor.
Piyasa denklemi aslında oldukça net...
Risk ve buna bağlı olarak belirsizlik algısı varsa bu risk primi olarak fiyatlanıyor piyasa aktörlerince.
Öncelikle yabancı sermaye girişleri belirgin bir şekilde azalıyor. Şöyle basit bir hesap yapabiliriz bu argümanı destekleyen;
100 dolar ile gelen bir yabancı yatırımcı birikimini önce günlük kurdan TL'ye çevirecek. Yaklaşık 610 TL ile hisse senedi ya da TL cinsi tahvil alacak. Hisse senedinde getiri garantisini bırakın anaparasını koruma garantisi bile yok bu ekonomik konjonktürde. Tahvilden yüzde 24 getiri elde ettiğinde yatırım süresi sonunda elinde 756 TL'si olacak. Kesinlikle istemiyoruz ama dolar TL kuru yükseldiğinde belki bir yılsonunda getirisi sıfır civarında kalabilir.
Geçen hafta karşımıza ilginç bir piyasa resmi çıktı. Tüm enstrümanların yönü aşağıya doğruydu. Hisse senetleri yüzde 1,96, altının gramı yüzde 1,07 ve doların değeri yüzde 0,62 geriledi.
ALIM İÇİ UYGUN AMA
Borsanın kan kaybı yıl içinde de kendini hissettiriyor. Özellikle geçen senenin 124 bin puanlık zirvesini baz aldığımızda kaybın yüzde 30'lara kadar ulaştığı tespitini yapabiliyoruz. 200 günlük hareketli ortalamalara göre 85 binlerde önemli destek var. Eğer bu desteği kırarsa ikinci güçlü destek 84.450 seviyesinde bulunuyor. Yukarıda ise 87.500 ve 89.750 direnç noktaları...
Hisse senetlerinin piyasa değerlerini fiyat kazanç oranı ve piyasa değeri defter değeri oranı gibi firma çarpanlarıyla dolar cinsinden değerlendirirsek aslında alım için önemli fırsatlar olduğunu söyleyebiliriz.
Ne yazık ki belirsizlik ve güven faktörleri tasarruf sahiplerine fren yaptırıyor.
Kurlar ne olur sorusunun yanıtından önce şu kritik notu yazalım; dalgalı kur rejiminde tahmin yapmak doğru olmadığı gibi bilimsel bir dayanağı da bulunmuyor.
Bu yüzden Merkez Bankası kur öngörüsünü ihmal ediyor. Sadece ekonomiye yön veren yaklaşık 65 reel sektör ve finans sektörü yöneticileri ve profesyonellerinin beklentilerini duyuruyor. Mayıs ayı anketine göre katılımcılar 2019 yılı sonunda doların 6,43 düzeyine ulaşacağını tahmin ediyorlar. Gelecek yılın Mayıs ayında ise kurlar 6,68'leri görecek ankete yanıt verenlere göre. Bu da bugünden itibaren yüzde 6'lık bir artışa denk geliyor. Amerika ile aramızdaki enflasyon ve faiz oranları farklarını baz aldığımızda beklentinin biraz iyimser kaldığı söylenebilir.
ÖNLEM VE GÜVEN TESİSİ
Ancak katılımcıların faiz tahminleri ile bir arada değerlendirdiğimizde kur beklentilerinin tutarlı olduğu sonucunu da yapabiliriz. Çünkü Merkez Bankasının politika faizi olarak kullandığı 7 günlük repo faiz oranı 25,36 seviyesinde öngörülmüş.
Yani Merkez Bankası sıkı para politikasına devam edecek dolayısıyla TL'nin cazip getirisi sürerse dolara kaçış olasılığı azalmış olacak algoritması yapmışlar.
Büyüme hızının bu yıl yüzde 0,3'lerde kalacağı görüşü ağırlık kazanmış. Tabi büyüme hızının düşük tahmin edilmesine bağlı olarak cari işlemler açığını da 17,6 milyar dolardan 14,7 milyar dolara çekmişler. Bu da kur baskısını azaltan bir unsur katılımcılara göre.
Sonuç olarak beklentilerin yeniden iyimserleştirilmesi için gereken ekonomik önlemlerin alınmasının ve alınanların kararlılıkla sürdürülmesinin ve aynı zamanda güvenin yeniden inşa edilmesinin alternatifsiz koşullar olduğunun altını bir kez daha çizelim.