Kalkınma planlarından on birincisi hazırlandı ve Meclis'e geldi.
1963'den bu yana beş yıllık perspektifte ekonominin yol haritası yapılıyor.
Kalkınmaya yönelik olduğu için doğal olarak sanattan çevreye, demografik özelliklerden imara kadar biz dizi konu içeriyor. Tabi çoğunlukla önemsenen kısmı doğrudan ekonomi ile ilintili alt başlıklar oluyor. Büyüme, enflasyon ve istihdam beklentileri gibi. Bu tür planlarda ya da ekonomi paketlerinde inşa edilen çerçevenin ve beklenen verilerin ne kadar gerçekçi ve tutarlı olduğu yapılan varsayımların rasyonalitesine bağlıdır.
Örneğin gelir politikaları sabitken eşanlı olarak hem iç talepte canlanma hem de tasarruflarda artış beklemek pek gerçekçi olmaz. Ya da büyüme hızı ülkenin potansiyel büyüme hızının altında kalacağı kabullenmesi sonrasında işsizlik oranının belirgin bir şekilde düşeceği beklenemez.
BÜYÜME YÜZDE 4,3 SEVİYESİNDE
Son Kalkınma Planında yapılmış olan varsayımlar ile beklentilerin uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Büyüme oranı ortalama yüzde 4,3 seviyesinde öngörülüyor.
İlk 2 yıl ekonomide dengelenme sürdüğünden daha makul bir büyüme oranı olacağı sonrasındaki 3 yılda ise büyüme hızının ivmeleneceği tahmin edilmiş. Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme oranından düşük bu büyüme hızı ile işsizlik ancak yüzde 9,9 inebilecek.
Gayrisafi Yurtiçi Hasıla ise yine yüzde 4,3 ortalama büyüme oranı ile 2009 baz fiyatları ile 2,1 trilyon TL'ye yükselecek.
Nominal olarak tanımladığımız enflasyonunda dahil olduğu GSYH ise 2023 yılında 7,45 trilyon dolara ulaşacak. Dolar cinsinden milli gelir de 1 trilyon 80 milyar dolar olacak. Eğer gerçekleşirse bu seviye 2023 yılında 86,5 milyon nüfus kişi başı 12 bin 484 doları paylaşacak.
TL cinsinden hedefler makul görünüyor.
Ancak dolar bazında o tarihlerde karşımıza çıkacak dolar kuru belirleyici olacak. 5 yıl sonrası için ortalama kur yaklaşık 6,90 düzeyinde öngörülmüş.
Planda öne çıkan diğer bir konu da mali piyasalara özel önem verilmesi...
SERMAYE PİYASALARI ÖNEMLİ
Şirketlerin banka dışı firma ve kaynaklardan finansmana ağırlık vermeleri teşvik ediliyor. Halka açılan veya halka açık olup bedelli sermeye artıracak şirketler bu ihraçlarda bazı avantajlara tabi tutulacaklar.
Diğer taraftan ipotek finansmanı kuruluşları daha fazla ipoteğe dayalı menkul kıymetler ihraç edebilecekler. Bir parantez açalım; ipotek finansmanı kuruluşlarını mali kurumlardan kredilerini satın alıp bu alacaklarını teminat göstererek menkul kıymet ihraç eden finansal yapı olarak tanımlayabiliriz.
Önümüzdeki 5 yılda İFK'ların yapacağı ihraçlarda maliyetler de aşağı çekilecek, Merkezi Kayıt Kuruluşu'nun saklama ücreti de minimum seviyelerde olacak.
KOBİ'ler faizsiz tahvil anlamına gelen kira sertifikaları çıkarabilecekler. Bu da KOBİ ölçekli işletmelerin banka dışında sermaye piyasalarından finansman yaratmalarının önünü açan bir karar. Elektronik çek ve bonoların da hayatımıza girmesi sağlanacak 2023'e kadar.
Gelelim dış ticaret ve turizm konularına...
Zaten dış ticaret ve turizm sektörleri Türkiye'nin cari dengesini belirliyor.
Önümüzdeki 5 yılda ihracatın yüzde 34,5 artarak yıllık bazda 226,6 milyar dolara, ithalatın ise yüzde 31,3 artışla 293,5 milyar dolara çıkması bekleniyor. Aynı zamanda turizm gelirleri de 65 milyar dolara çıkarsa tüm bunların sonucunda cari açık yüzde 0,9'a kadar gerileyecek. Bu iyimser resmin karşımıza çıkabilmesi için öncelikle üretimde dışa bağımlılığın azaltılması gerekiyor enerji de dahil olmak üzere. Aksi takdirde büyüme hızı ile ithalat da yükseliyor. Doğal olarak cari açık da kontrolden çıkıyor.
Umarız varsayımlar gerçekleşir ve bu çerçevede hedefler tutturulabilir.