Bu hafta Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankalarının toplantıları yapılıyor. Daha doğrusu sizler bu yazıyı okuduğunuzda yapılmış olacak.
Haftaya Çarşamba da Amerika Merkez Bankası kararını duyuracak. Kuşkusuz tüm merkez bankaları para politikalarını gevşetmek zorunda. Çünkü küresel ekonomi hız kesti bu yüzden iç talep yetersizliklerinin ortaya çıkması doğal olarak Venezüella ve Arjantin gibi bir kaç ülke hariç enflasyonları aşağı çekiyor.
Tamam, faizler aşağı çekilecek belki başta Avrupa Merkez Bankası olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankaları yeni tahvil alım programları açıklayacaklar. Buraya kadar sorun yok. Ancak sorun şu; göreceli olarak faiz oranları ne olacak? Bu sorunun yanıtı hem ulusal paraların değerlerinin ortaya çıkmasına hem de alınacak yabancı sermaye paylarının belirlenmesine neden olacak. Daha açık bir ifade ile ülke risk primini karşılamayan oranda reel faiz verecek bir ülkenin ulusal parası dolar ve euro karşısında değer yitirecek. Aynı zamanda mali piyasalarına giriş yapan yabancı sermaye hacmi de düşecek.
AMB NE YAPAR?
Analize Avrupa Merkez Bankası ve FED ile başlayalım.
AMB çok büyük olasılıkla yazımı kaleme aldıktan sonra dün itibarıyla mevduat faiz oranında 10 baz puanlık indirime gitmiş olacak. Şuan yüzde -0,40 olan faizi yüzde -0,50'ye çekecek. 1000 eurosunu AMB'na mevduata koymuş olan bir banka ana parasından 5 euro kaybedecek. Yani AMB "paranı bana getirirsen seni cezalandırırım bu yüzden bana para getirmek yerine bunları krediye dönüştür" mesajı veriyor.
Amaç iç talebi canlandırmak ve belirlediği yüzde 1,9'luk simetrik enflasyon hedefine ulaşabilmek. Mevduat faiz oranını 10 baz puan indirmekle yetinecek AMB, politika faiz oranlarının sıfır seviyelerini koruyacak.
AMB'den asıl beklenen genişleyici paket açıklaması. Eğer 600 milyar euroluk tahvil alımı yapıp piyasaya bu miktarda euro enjekte ederse Euro Bölgesi enflasyon oranında 0,5 puanlık bir artışı sağlayabiliyor.
Tabi tahvil alım miktarı kadar alımın yayılacağı süre ve hangi ülkelerin hangi miktar ve oranda menkul kıymetlerini alacağı da önemli piyasaların vereceği tepkide. Bunu izleyip göreceğiz.
FED'e gelecek olursak...
25 BAZ PUANLIK İNDİRİM
Haftaya Salı ve Çarşamba günleri toplanıyor Komite. 18 Eylül'de Türkiye saati ile 21'de kararını açıklayacak. Büyük olasılıkla 25 baz puan indirim yapacak gibi. Opsiyon piyasaları bu oranı fiyatlamış durumdalar. Hatta kalan iki toplantıda 25 baz puanlık bir indirim beklentilerini de yüksek tutuyorlar. Ne yazık ki piyasaların faiz beklenti patikaları ile FED'in faiz patikası arasında bir asimetri gözlemliyoruz.
Son olarak Merkez Bankası'nı değerlendirelim.
Yine çok büyük olasılıkla 300 baz puanlık, büyük olasılıkla da 350 baz puanlık bir faiz indirimine gidecek Merkez Bankası.
Politika faiz oranı ya yüzde 16,75'e yada yüzde 16,25'e gerileyecek. Yukarıda gözden geçirdiğimiz baz senaryoların varlığında kurlarda fazla bir hareketlenme beklememeliyiz. Temmuz ayındaki 425 baz puanlık indirimden bu yana TL'nin euro ve dolardan oluşan sepete karşı değer kaybı yüzde 6,5 seviyesinde kalmış ki enflasyon oranını baz aldığımızda makul bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Faiz oranları da doğal olarak gerileyecek. Tahvil ve mevduat faizleri hızlı tepki verebilir ancak özel bankalar kredi faizlerini daha temkinli yaklaşımla kademeli olarak düşürmek isteyeceklerdir. Malum kredi dönüşlerinde sorun yaşıyorlar. BIST'de işlem gören hisse senetleri fiyat açısından oldukça cazip.
Yabancı sermeyenin risk algısına göre BİST'e ilgi gösterebilirler. Tabi ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, Brexit süreci ve ABD'nin İran yaptırımları gibi jeopolitik faktörleri de denklemde tutacaklardır. Bu yüzden bir süredir olduğu gibi dalgalı bir seyri izleyen Borsaya tanık olacağız.