Merkez bankalarının küresel ekonomiyi rahatlatıcı yönde aldığı önlemler, hükümetlerin ekonomilerini teşvik edici politikaları biraz içimize su serpmişken bir anda petrol kriziyle yeniden gündem sıralaması değişmiş oldu.
Suudi Arabistan petrol tesislerine yapılan saldırı sonrası petrol üretiminin belirgin bir şekilde düşmesi sonucunda petrol fiyatları 1991'den bu yana en sert yükselişini yaşadı.
Petrol fiyatlarının yüzde 20'ler civarında yükselmesi ve ardından 70 dolarlara gerilemesi piyasaları bu kadar etkileyebilir mi? Örneğin ABD 10 yıllık tahvillerinin tekrardan yüzde 1,9'lara çıkması normal mi?
Aslında petrol fiyatları ile ABD tahvilleri arasındaki korelasyonu ölçsek çok yüksek pozitif bir korelasyon yakalayamayabiliriz.
Peki, piyasalar neden bu denli tepki veriyorlar?
Fazla düşünmeye gerek yok sorunun yanıtı basit; küresel ekonomi ve piyasalar çok kırılgan adeta pamuk ipliğine bağlı.
Tabi şu algoritmayı yapabiliriz. Petrol fiyatları yükselecek, bu da enflasyonlara yeniden yukarı yönlü baskı yapacak. Sonuçta enflasyonların yükselmesi karşısında merkez bankaları gevşek para politikalarından vazgeçecek ve biraz daha şahin tona geçecekler. Bu kadar kolay mı?
ALMAN VE ÇİN EKONOMİSİ
ABD'nin enflasyonu yüzde 1,7'lerde.
Büyüme hızı yüzde 2'ye geriledi. Sanayi üretiminde hafif gerileme var. Bu haftaki Federal Açık Piyasa Komitesi toplantısından bir olasılıkla büyüme hızında ve enflasyon oranında çok az da olsa aşağı yönlü bir revizyona tanık olacağız. Bu arada Amerika yaklaşık 37 milyar varil rezerv hacmine sahip. Zaten Başkan Trump gelişmelerin hemen akabinde "gerekirse Suudi Arabistan petrol üretim açığını biz kapatırız" dedi.
Küresel ekonominin ikinci büyük ekonomisi Çin'de de ekonomik performans açısından durum pek parlak görünmüyor.
Çin'in son çeyrek büyüme hızı yüzde 1,6'larda. Bir önceki de sadece yüzde 1,4 idi. Son sanayi üretimi ise yüzde 4,4 seviyesinde gerçekleşti. Yani beklentilerin altında kaldı. Enflasyon oranı da gelişmiş ülkelerden pek farklı değil; yüzde 2,8. Bu verilerin yanı sıra Çin Merkez Bankası Yuan'ın değer kazanacağı aksiyon almak istemiyor. Çünkü değerlenen para birimleri karşısında ihracatta rekabet güçleri sekteye uğruyor. Zaten ABD'nin özellikle rahatsız olduğu bir konuda bu... Yani Çin'in ulusal parasını müdahale ile düşük seviyelerde tutup ihracattaki güçlü rekabetçi konumunu korumak istemesi.
TEMKİNLİ OLMAK LAZIM
Euro Bölgesi'nin durumu malum...
Amiral gemileri Almanya'da motorlar durma noktasına geldi. Son çeyrekte Almanya ekonomisi bırakın büyümeyi yüzde 0,10 küçüldü. Sanayi üretimi de yüzde 4,6 aşağı geldi. Enflasyon oranı ise yüzde 1,4. Euro Bölgesinin bütününde de aynı kötü performans süregidiyor. Bu yüzden Avrupa Merkez Bankası geçen hafta genişleyici ve euro kullanan ekonomileri yeniden ayağa kaldırmaya yönelik politikaları uygulama kararı aldı. Kasım ayı itibarıyla her ay 20 milyar euro enjekte edecek AMB. Mevduat faiz oranını da yüzde -0,50'ye çekti. Doların ve euronun yani küresel ekonominin ticaretinde resmi rezervlerinde ve tasarruflarında yüzde 70-80 paya sahip para birimlerinin merkez bankaları "biz dolar ve euroyu değersizleştirmek için elimizden geleni yapacağız" diyorlar ama buna rağmen ABD tahvilleri ve iki para birimi özellikle dolar sığınılacak liman olarak görülebiliyor. Altın tamam...
Jeopolitik risklerin yükselmesi küresel likiditeyi altına yöneltebilir. Ama dolar ve euroya ne oluyor?
Bir terslik var gibi görünüyor. Oysa terslik yok. Sadece küresel ekonomi halen pamuk ipliğine bağlı... Bu yüzden ekonomik kararlarda temkinli olmakta yarar var.
Sular duruldu diye açılmayalım. Her an dışarıdan bir dalga gelebiliyor.