• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Merkez Bankası hangi araçları kullanıyor? CAHİT SÖNMEZ

Merkez Bankası hangi araçları kullanıyor?

cahit.sonmez@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 25 Ağustos 2020, 22:01

Kurların yükselişi Merkez Bankası'nın faiz kararlarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. Zaten her kur sıçramasında benzer tartışmalara tanık oluyoruz. İlk tepkilerde Merkez Bankası'nın hemen ve kayda değer oranda "politika faiz oranını" artırması yönünde oluyor.
Hızlı sonuç alabileceği bu yöntemi "en son çare" olarak değerlendiriyor ve diğer araçlarını devreye sokarak kur basıncını düşürmeye çalışıyor.
Tabi ki araçların kullanım sıralaması oldukça önemli... Önce sözlü yönlendirme ile başlayıp sonrasında likidite politikaları ile sıkılaştırmaya gitmesi doğal karşılanabilir.
Ancak bu süreçte yapacağı zamanlamalar daha da önemli. Çünkü sıra en etkili aracını kullanmaya geldiğinde gecikmeye bağlı olarak yüksek oranda faiz artırmak zorunda kalabiliyor. Son iki yılda iki kez benzer duruma tanık oldu. Merkez Bankası öncelikle şu araçlarını kullanıyor.

ÖNCELİKLE LİKİDİTE YÖNETİMİ
Öncelikle likidite yönetimi yaparak piyasadaki TL miktarını düşürmeye çalışıyor.
Aynı zamanda fonlamayı daha yüksek maliyetli kanallardan gerçekleştiriyor.
Böylece likidite hacminin azalması TL'nin değerlenmesini sağlıyor. Bankalara verdiği likidite miktarını bir süredir düşürdü Merkez Bankası. İlk olarak kendi bünyesinde faaliyette bulunan Bankalararası Para Piyasası'nda bankaların borç alabilme limitlerini gecelik vadede yapılan işlemler için yarıya düşürdü. Ardından piyasa yapıcı bankalara Açık Piyasa İşlemleri çerçevesinde tanıdığı likidite imkân limitlerini sıfırladı.
Bu adımların yanı sıra daha da sıkılaştırma yapmak adına 10 milyar TL tutarında geleneksel yöntemli repo ihalesi düzenlendi.
Yani politika faiz oranını kullanmayarak "ağırlıklı ortalama fonlama oranını" faiz koridorunun üst bandına doğru çıkardı.
Likidite yönetiminin devamı olarak diğer bir aracı olan zorunlu karşılıkları da etkin şekilde kullandı. Reel kredi büyümesi koşullarını sağlayan bankaların yabancı para zorunlu karşılık oranlarını, tüm vade dilimlerinde geçerli olmak üzere, kıymetli maden depo hesapları için 700 baz puan, diğer tüm yabancı para yükümlülükleri için ise 200 baz puan artırdı. Döviz ve altın gibi TL zorunlu karşılıklarını da benzer yönde ayarladı. Reel kredi büyümesi koşullarını sağlayan bankaların Türk lirası zorunlu karşılık oranlarını 6 aya kadar vadeli tüm mevduat yükümlülükleri ve 1 yıla kadar vadeli diğer yükümlülükleri için 200 baz puan, 3 yıla kadar vadeli diğer yükümlülükleri için ise 150 baz puan yükseltti. Böylece piyasadan yaklaşık 17 milyar Türk lirası ve 8,5 milyar ABD doları karşılığı döviz ve altın cinsinden likiditeyi çekecek. Bu adımlarla Merkez Bankası iki hedefe ulaşmaya gayret ediyor. Birincisi TL likiditesini azaltmak ikincisi ise rezervlerini güçlendirmek...

FİYAT İSTİKRARI ÖNEM TAŞIYOR
Şu soru önemli; Merkez Bankası ya da ekonomi yönetimi kurların düşmesini istiyor mu? Malum kurların yükselmesi döviz cinsinden ihraç mallarının ucuzlamasına diğer taraftan ithal mallarının pahalılaşmasına neden oluyor. Net ihracatı yani dış talebin büyümeye katkısını artırmak, cari açığı makul seviyede tutmak için böyle bir tercih yapılabilir. Ancak madalyonun diğer yüzünde de kurların enflasyon üzerindeki olumsuz etkisi gerçeği var ki bu da ana amacı fiyat istikrarını ciddi sıkıntıya sokuyor. Tersine küreselleşme yaşadığımız bir dönemde umarım tercihlerde hata yapılmaz.
Zira kurların baskılanması Türkiye ekonomisi için hayati önem taşıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.