Merkez Bankası'nın duyurduğu Nisan ayı ödemeler dengesi verilerine göre cari açık 3,584 milyon dolar gerileyerek 1,712 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiş. Aylık düşüş sonrası yıllık bazda toplam açık da 32 milyar 737 milyon dolar seviyesine inmiş. Hatta altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı 942 milyon dolar fazla vermiş.
Düşüşte iki faktörün etkili olduğunu görüyoruz; birincisi dış ticaret açığının bir önceki yılın aynı ayına göre 2.332 milyon ABD doları azalarak 1.513 milyon ABD dolarına gerilemesi, ikincisi ise hizmetler dengesi kaynaklı net girişlerin 399 milyon ABD doları artarak 811 milyon ABD dolarına yükselmesi.
Cari açık son aylarda kısmen geriliyor.
Şu an izlediği patikanın ekonominin tolere edebileceği marjlar içinde kalığını söyleyebiliriz.
İktisat yazınında yıllık cari açığın milli gelire oranının yüzde 5'lerin altında seyretmesi belli oranda makul kabul ediliyor.
Dolayısıyla cari açık yüzde 5 sınırının ne kadar altında ise cari açığın gerek ekonomi, gerekse piyasalar açısından fazla sorun yaratmayacağı tespitini yapabiliyoruz.
AÇIĞIN FİNANSMANI
Cari açık makul marjlar içinde kalsa da finansmanı her zaman dikkate alınması gereken bir önemli sacayağıdır. Özellikle küresel piyasaların gözünü gelişmiş ülke ekonomilerine diktiği bir süreçte finansman daha da önem kazanıyor. Malum ABD ve AB ekonomilerinin beklenenden hızlı toparlanması, enflasyonların tehlike sinyalleri verecek boyuta ulaşması cari açığın finansmanını biraz zorlaştırabiliyor.
Geçen sene pandeminin etkisiyle FED'in ve Avrupa Merkez Bankası'nın para politikalarını gevşetmeleri yabancı sermaye akımlarının bir kez daha gelişmekte olan ülkelere yönelmesini sağlamıştı.
Bu da doğal olarak kur baskısının cari açığın düşmesine paralel olarak azalmasını sağlayabiliyordu.
Cari açık döviz açığı olduğundan açık kadar dövizin temin edilmesi diğer bir deyişle açığın finanse edilmesi kur baskısı açısından hayati önem taşıyor. Finansmanın sağlanmasının yanı sıra hangi kaynaktan döviz girişinin gerçekleştiği de kurlara yansımasının diğer bir kritik belirleyicisi oluyor. Eğer cari açık uzun süre kalan doğrudan yabancı sermaye ile yapılıyorsa açığın piyasalara olumsuz yansıması biraz daha sınırlı kalıyor. Ancak sıcak para ile açık finanse ediliyorsa piyasa aktörleri temkinli olmayı tercih ediyorlar. Doğrudan yatırımlar kalemi, Nisan ayında sadece 56 milyon ABD doları net giriş kaydetmiş.
MİKTAR YÜKSEK DEĞER DÜŞÜK
Dolayısıyla doğrudan yabancı sermaye girişi bu kadar düşükken cari açığın finansmanı alışageldiğimiz gibi yine sıcak para ile yapılıyor tahmini aklımıza geliyor. Oysa portföy yatırımları 1.534 milyon ABD doları tutarında net çıkış yapmış. Yurtdışı yerleşiklerin hisse senedi piyasasında 123 milyon ABD doları net satış, buna karşın devlet iç borçlanma senetleri piyasasında 44 milyon ABD doları net alış yapmışlar.
Cari açık şimdilik düşüyor olabilir. Ama cari açığın gerilemesi büyük oranda iktisadi faaliyet hızının momentum kaybetmesine bağlı oluyor. Yeri gelmişken bir dikkat çeken noktaya da vurgu yapalım. İhracat ve ithalat değer endeksleri de senkronize ilerlemiyor. İhracat miktar olarak artarken değer olarak yerinde sayıyor. Daha açık bir ifadeyle kronikleşmiş olan katma değeri düşük ve yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içindeki payının yüzde 4'lerde kaldığı ihracat ne kadar artarsa artsın ödemeler dengesine, cari işlemlere oldukça sınırlı ölçüde olumlu etki yapabiliyor.