Çarşamba günü Başkan Kavcıoğlu'nun konuşması sonrasında piyasalardan olumsuz diyebileceğimiz tepkiler geldi. Kavcıoğlu'nun enflasyon göstergelerinden çekirdek enflasyona vurgu yapması açıkçası bir süredir zihinlerde olan sorunun yanıtının netleşmesine neden oldu. Biraz geriye gidelim.
Eski Başkan Ağbal 18 Mart tarihindeki son Para Politikası Kurulu toplantısı sonrasında aynen şu vurguları yapılmıştı.
"2021 yılsonu tahmin hedefi dikkate alınarak, enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar, sıkı para politikası duruşu kararlılıkla uzun bir müddet sürdürülecektir.
Gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaşma yapılacaktır." Sayın Kavcıoğlu'nun Merkez Bankası başkanı olarak katıldığı 15 Nisan tarihinde yapılan ilk Para Politikası Kurulu toplantısı sonrasında ise sözlü yönlendirmede değişikliğe gidilerek aynen şu ifadelerin altı çizilmişti. "Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar politika faizi, güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir."
İKİ SEÇENEK VARDI
Net bir şekilde görüldüğü gibi ilave sıkılaştırma yapılabilir güvencesi yerine politika faiz oranının enflasyonun üzerinde, yani reel olarak pozitif seviyede olacağı sözü verildi. Bu değişiklik sonrası ilk algı Merkez Bankası'nın artık faiz artırım seçeneğini tamamen masadan kaldırdığı yönünde idi. İşte bu yüzden enflasyon yükseldikçe Merkez Bankası'nın reel pozitif faiz taahhüdünü nasıl yerine getireceği merak konusu olmaya başlamıştı.
Birinci seçenek, 7 gün vadeli repo yerine gerektiğinde başvurulan gecelik repo ve geç likidite penceresi kullanılarak 'Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti' artırılır ve böylece enflasyonun üzerinde faiz olur. Hayır olmaz... Çünkü Merkez Bankası politika faiz oranının enflasyon üzerinde olacağı sözünü verdi.
İkinci seçenek ise şu olabilirdi. Madem faiz ile bir şey yapamıyoruz, enflasyon tarafında bir şeyler yapalım. İyi ki Merkez Bankası enflasyonu spesifikleştirmemiş ve kendine o tarafta manevra alanı bırakmış. Ya 'politika faiz oranı manşet enflasyonun üzerinde olacak' deseydi?
ENFLASYONA GÖRE GETİRİ
Tahmin ettiğimiz gibi ikinci seçeneği tercih etti Merkez Bankası. Manşet değil çekirdek enflasyonun temel alınıp reel pozitif faizin öyle belirleneceği sinyali geldi Başkan Kavcıoğlu'nun Alman Türk Sanayi Odası Ekonomi Toplantısı'nda yaptığı konuşmasında.
Merkez Bankası'nın baz alacağı Özel Kapsamlı TÜFE B grubu yüzde 18.46, C grubu ise yüzde 16.76 düzeyinde.
Politika faiz oranı yüzde 19 olduğu için her iki veriyi de yüzde arındırdığımızda reel olarak sıfırın üzerinde bir değere ulaşıyoruz.
Bırakın bunu, hatta faiz indirimi yapsak dahi pozitif faizi koruyabiliyoruz.
Yani faiz indirimi için hareket alanım var dedi, Merkez Bankası.
Başta kurların yükselmesi olmak üzere piyasaların tepkisi de algıda bir sorun olmadığını gösteriyor.
Aslına bakarsanız merkez bankaları para politikalarının etkili olamadığı gıda, enerji ve altın gibi grupları dışarıda tutan enflasyon göstergelerini baz alabilirler ve faiz kararlarını buna göre verebilirler. Ancak sorun her zaman olduğu gibi güvene dayanıyor. Daha önce de değindiğimiz gibi madem faizi yukarı yönlü kullanamıyorsunuz o halde iletişim aracını çok etkin ve dikkatli kullanmaya çalışın.
Diğer sorun ile yazımı sonlandırayım.
Ekonominin iç dinamiklerini ve olası dışsal gelişmeleri dikkate aldığımızda iş her hangi bir enflasyon göstergesinin üzerinde faiz ile bitmiyor.
Aynı zamanda ülke risk priminin de dahil olduğu reel bir getiri yerleşiklerin döviz tercihlerini frenleyebilir, yabancı sermayenin risk iştahını açabilir.