Kütüphaneciler imparatoru, kar demedi kış demedi, soğukların tavan yaptığı günlerde bir haftalığına Kiev'e gitti. Ukrayna topraklarına...
Oradaki kütüphaneleri görmeye, kitapseverlerle tanışmaya.
Eksi 20-25 derecelerde dolu dolu günler yaşadı.
Ekim Devrimi'nin ateşlendiği Arsenal bölgesinde tarih soludu.
Marins'ky Park'ta kırmızı karanfillerin konulduğu kahramanların heykelleri önünde fotoğraflar çekildi. Dinamo-Kiev Stadyumu çevresinden buz tutmuş Dinyeper'i seyretti. Parlamento binasının mimarisine ve renklerine hayran kaldı.
* * *
Khreschatyk Caddesi'nde uzun uzun dolaştı.
Burası, İstiklal Caddesi, Paris'teki Şanzelize gibi bir cadde. Daha doğrusu bulvar.
Markaların bulunduğu, yabani kestane ağaçlarıyla dolu bir bulvar. Maydan Nezalezhnost'ye çıkıp 'Bağımsızlık Meydanı'nda Kırımlı, Tatar, Kazak Ukraynalılarla tanıştı. Bu kimlikli meydana hayran oldu. Müzik akademisi ve flarmoni orkestrası binasına gidip müzik soludu.
* * *
Kiev Belediyesi'nin işlettiği kitabevine gidip rafları ve kitapları inceledi. Sordu, soruşturdu. Ukrayna'da 18 bin kütüphane olduğunu ve bu kütüphanelerde 278 milyon 176 bin kitap bulunduğunu öğrendi...
Ardından Virnadsky Kütüphanesi'ne gitti. 28 katlı kütüphane binasına girişi biraz problem olsa da sonunda bir rehber eşliğinde kütüphaneyi dolaştı. Bu dev kütüphanede 15 milyon kitap bulunduğunu öğrendi. İran'a ait kitapların bulunduğu katta içi burkuldu. Fars Edebiyatı'nın üstünlüğüne bir kez daha tanık oldu.
Metroda (vogzalna) bir dilencinin kitap okuduğunu gördü. Zaten sadece bir dilenci gördü, o da kitap okuyordu.
Goethe, "Çok şehirler gördüm içinde bahçeleri olan. Ama bahçelerin içindeki şehir Kiev'deydi" demiş yaa... Kiev'deki parklar adeta birer şehir!
Vidradyn Park, Myvky Park, Dubky Park, Syrets'ky Park, T. Shevchenko Park, Myknaylivs'ka Park, Marins'ky Park, Khreschaty Park...
Kiev, tarih kokan, kültür kokan ve parklarıyla insanı büyüleyen bir kent. "Şehirlerin anası Kiev" halkı çok da vefalı.
Stalin heykellerini yıkmışlar ama Lenin'e dokunmamışlar.
* * *
Metro, 1956'dan bu yana çalışıyor ve metro istasyonları birer sanat galerisi gibi... Sayın Kocaoğlu, Kiev'e gidip 'metro dersi' almalı...
Kievli konuksever ve mazlum. Moğolların, Altınorduluların, Polonyalıların ve Osmanlıların istilasına uğramış ve çok eziyet görmüşler, Gökhan Demir'in ifadesine göre. (16 yıllık Kievli bir Türk)
Shevchenko Üniversitesi ve üniversite kütüphanesini de ziyaret eden Şeyhoğlu, Slav dünyasının merkezinde ikide bir kaldırım taşlarının değişmediğini de öğrendi. Ağaç dikmeye çok önem verildiğini de. Kiev, adeta bir orman! Kimbilir baharı ne kadar canlıdır!
* * *
Metro çok ucuz. 50 kuruş. Gazeteler ona keza. Et, 16 lira. Opera biletini gidip devlet opera ve bale binasından öğrendi. 25 Grivni. (100 dolar=803 Grivni)
Yerlerde sigara izmariti yok! Çok sigara içmelerine karşın...
Vogzalna Metrosu civarında kadınların sokak ortasında et sattığına tanık oldu. Burada kadınlar çok çalışıyor. Erkekler biraz tembelce... Fiatlar da oynar gezer değil! Marketlerde naylon poşetin parayla satıldığını gördü.
* * *
Pazar yerinde satıcıların çoğunun kadın olduğunu gördü. Sokaklarda kedi, köpek azlığını fark etti. Soğuk diye hayvanlar sokağa çıkmıyor olmalı.
Fotoğraf makinelerinin burada daha ucuz olduğunu gördü. Kievli vergiden bunalmıyor! Yaşam daha ucuz.
Eksi 25'te hamile bir annenin 3-4 yaşlarındaki oğlunu parktaki salıncakta salladığını gördü. Kar buz içinde.
Buzlu yollarda hiçbir Kievlinin düşmediğine şaşırdı.
Buz tutmuş Dinyeper Nehri üstünde (30 cm. kalınlığında) balık yakalamaya çalışan Kievlilere merhaba dedi.
Burada tanıştığı Türk öğrenci ve işçilerin çoğunun Ukraynalı kızlarla evlendiğini öğrendi. Kızların, öyle denildiği gibi (nataşa vs.) değil aksine çok hanım olduklarını söyleyen Türk öğrencilerin evine konuk olup perde pilavı yedi.
Bir haftalık kültür gezisinin yol masrafını karşılayan işadamı Yılmaz İstanbullu, "Aydınlanmacı-gezgin Recai şeyhoğlu'na verdiği kültür hizmetleri konusunda desteğimiz hep sürecektir!" deyince biz de Şeyhoğlu'na "iyi seyahatlar" diyoruz.