Pazartesi sabahı... Okul bahçesindeyim.
İstiklal Marşı'nın ardından bizim 'mini mini bir'ler, sınıflar halinde binaya girmeye başlamış... Sınıf sırasının en arkasına yaklaşarak Deniz'e son kez el sallamak için bekliyorum. Bizim sınıfın hemen yanındaki sıradan bir kız çocuğu, Deniz'i işaret ederek bana sesleniyor: "Pardon, annesi misiniz?" Evet diyorum gülümseyerek.
"Oğlunuz beni ısırıyor" demesiyle gülümsemem yüzümde donuyor.
Soran gözlerle Deniz'e dönüyorum.
Gözlerini yere dikmiş, "Isırmıyorum, ısırıyor gibi yapıyorum" diyor.
Küçük kıza dönüp "Tamam, ben onunla konuşacağım" diyorum.
O sırada öğretmenimiz yanımıza geliyor. Kızı göstererek "Deniz ısırıyormuş da" diyebiliyorum güçlükle.
Şaşkın, mahcup, yıkık vaziyetteyim...
'ISIRGANOTU'YUM
Bilenler bilir, 6 buçuk yaşında, "hayli minyon" bir çocuk Deniz.
Yukarıdaki fotoğrafı, ilkokula başlamadan bir ay önce çekildi mesela...
Bir gün bile yaşıtlarıyla fiziksel bir kavgaya giriştiğine şahit olmadım.
Hele ısırmak! Hele ki bir kız çocuğunu! Sonra evin içinde birkaç gündür "Benim adım ısırganotu" diye koşuşturması geliyor gözümün önüne. Yapmış olabilir mi? Evet...
Zaten "Isırıyormuş gibi yapıyorum" diyerek ilk itirafını yaptı bile....
TUZ, BİBER OLDU
Onlar derse girince, bizim Deniz'le yapmamız gereken konuşma da akşama kaldı tabii. Konuyu kafamda döndüre döndüre gazeteye geldim. Karşıma çıkan habere bakın: "İstanbul Şişli'de bir AVM'nin terasında oturan Seda Nur D'nin yanağından makas alarak tacizde bulunan Ömer A. 2 yıl 6 ay hapse mahkum edildi!" Olay şu: Tacizci, tanımadığı genç kızların masasına oturmak istiyor ama kızlar kabul etmiyor. Oturmak istemesi bile taciz ya, özür dileyip uzaklaşacağına, birinin yanağından makas alıyor. Genç kız şikayetçi olunca da, gözaltı ve yargılama süreci başlıyor.
KORUMANIN ŞARTI
Sabahki olayın da etkisiyle "Ay ben tacizci annesi mi olacağım?" diye panikleyeyim mi, bir kadın olarak "Helal olsun kıza, yaptığı terbiyesizliği yanına bırakmamış" diyerek hemcinsimle gurur mu duyayım bilemedim.
Ama bir gerçek var ki, olayın ilk şokunda bile o kız çocuğunun şikayetini bana güçlü bir özgüvenle iletebilmesi çok ama çok mutlu etti beni.
Kızlarımızın hepsi belki de ne istediğinden çok "ne istemediğini" rahatlıkla ifade edebilmeli. Bunu her türlü kötülükten korunmalarının "ilk şartı" olarak öğretmeliyiz onlara.
KIZLAR GÜÇLÜ OLMALI
Bizim Deniz'e gelince... O akşam konuştuk tabii. Hiçbir arkadaşına istemediği, rahatsız olduğu bir hareketi yapmaması gerektiğini sakince anlattım. "Hele hele kızlara çok daha nazik davranmalısın" dedim.
Yüzüme bakamıyordu utançtan yavrum.
"Biz barıştık Zeynep'le. Hatta bugün oyun oynadık" dedi.
"Kız çocuğu" olduğu günleri unutmayan bir kadının "erkek" yetiştirmesi de böyle oluyor işte. Kızlarda özgüvenden kaynaklı gücü, erkeklerde empati ve nezaketi kutsayarak...