• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Çare yerine hep bahane arıyorlar FİLİZ İÇKE ÖNAL

Çare yerine hep bahane arıyorlar

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 05 Ocak 2019, 21:05

Öyle bir ölüm ki; duyan, bilen herkesin ciğeri yandı. 3 yaşındaki bir çocuk servis aracında unutulduğu için can verdi...
Kişilerin, isimlerin hiçbir önemi yok. "Kim suçlu?", "Kim ne kadar sorumlu?" sorularının yanıtını hukuk verdi, veriyor.
Mahkemenin önceki gün açıkladığı gerekçeli karar ise, almasını bilen herkes için çok değerli bir "ders" niteliğinde. Gerekçeli kararda:

1. Minik Alperen'in ölümü ile ilgili, 1 yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırılan ilçe milli eğitim müdürü ve 2 yöneticinin yeterli denetim yapmamaları nedeniyle, anaokulu yöneticileri ve şoförün fütursuzca çalıştığına dikkat çekiliyor.

2. Sanıkların, "İlçe sınırlarındaki okul, öğrenci, servis araç sayısını bildirerek sınırlı personelle denetim yapılmasının mümkün olmadığı" şeklindeki savunmasının "kabul edilemez" bulunduğu ifade ediliyor.

3. Daha da önemlisi; sanıkların denetim yetkilerinin olmadığı yönündeki savunmalarının, elim olaydan yeterince "ders alınmadığı" ve eski uygulamaların devam ettiği kanısını oluşturduğu belirtiliyor.
Hukukun zarif bir şekilde dillendirdiği meselenin sokak dilindeki karşılığı, şu aslında: "Sorumluluğunu yerine getirmediğin gibi, özrün kabahatinden büyük! Savunmandan da anlaşılıyor ki bu acı olaydan hiç ders almamışsın!" Bu tespit, öyle acı ki... Vicdanen gece gündüz dövünmesi gerekenlerin (ki bu olayda bu kişilerin sayısı hayli fazla), kendilerini haklı görebilmesi insanın duyduğu dehşeti ve acıyı daha da katlıyor.
Ve "görev ahlakı" denilen kavramın önemini bir kez daha hatırlatıyor.
Bir yanda imkansızı zorlayarak bir şeyleri başaranlar, diğer yanda hayatları başarısızlıklara bahane aramakla geçenler...
Bir yanda sadece "bir şeyler yapmak için", diğer yanda sadece "bir yerlere gelmek" için çırpınanlar...
"Amaan, sen mi kurtaracaksın memleketi!" cümlesi, nedense hep ikinci gruptakilerin ağzında. Çok şükür kurtarılacak bir durumumuz yok ama, ikinci gruptakilerin "bir şekilde" ve "hep kazandığı" bir toplumda ciğerimizin daha çok kereler yanacağı da kesin. Ne yazık ki...

BAŞKA SÖZÜM YOK HAKİM BEY...

Elbette biz veliler de, gördüğümüz aksaklıkları okul yönetimine iletmekle yükümlüyüz.
Biz iletiyoruz da sözümüz dinleniyor mu, işte orası biraz karışık...
Geçenlerde bizim müdür, "Bu yıl çok farklı bir veli profilimiz var. Sağlıklı diyalog kurup, istişarelerde bulunabiliyoruz" demişti mesela. (Eskiler ne yaptıysa artık!) Sonra da sınıflarda yapacakları değişiklikleri anlattı. Yeni yer döşemeleri, modern sıralar...
Şahane elbette.
Ama daha önemli bir sorunumuz var: Sınıflar çok havasız. Birinci kat pencerelerinde korkuluk yok. Teneffüslerde açılsın da "Allah korusun", ya çocuklardan birine bir şey olsa...
Sağlıklı hava olmazsa bu çocuklar hem sık hastalanır hem de dersi yeterince iyi anlayamaz. "Demir korkuluk yaptırılsa" dedim... "Hapishane gibi olur" dedi... "Üst kısımlar açılabilir hale getirilse..." "Onun da yüksek maliyeti olur vs." Canım sıkıldı. "Fikrimizi söylüyoruz da ne oluyor" dedim. Ertesi gün fark ettim; zemin kattaki pencerelerde parmaklık vardı, iyi mi! "Çocukların güvenliği ve temiz hava" dediğimizde "Hapishane görüntüsü" diyen yönetim, söz konusu hırsızlara karşı korunması gereken demirbaşlar olunca aynı görüntüden rahatsız olmuyordu anlaşılan! Başka da sözüm yok hakim bey...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.