Tüm şarkılar genelde kadınlara yazılır. Büyük aşk kahramanları nedense kadınlardır. Geçen gün tv'lerde oynayan ve Truvalı Helen'in aşkını anlatan filmi en az üç kez izlememe rağmen dördüncü kez takıldım kaldım.
Bir aşk uğruna iki erkeğin kıyasıya kavgası filmin geneline yayılmıştı. İki ülke bir kadın yüzünden birbirine girdi.
Hep söylenen bir söz vardır "Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" diye... Tarih boyunca siyasette bile kadının yadsınamaz rolünün gerçeğini unutmayalım. Osmanlı sarayında harem kadınlarının dillere destan entrikalarını izleye izleye kendi cinsimden korkmaya başladığım anlar olmadı değil. Yine tarihin tozlu sayfalarından fırlayan hikayelerin birinde Baltacı Mehmet Paşa'yı dize getiren Rus çariçesi Katerina'yı unutmamız hiç mümkün değil. Ortaokul sıralarında tarih öğretmenimiz anlattığı zaman bile günlerce uykuma girmişti. O yaşta bir kız çocuğunun hayal edebileceği bir hikaye değildi sanırım. Nedense çok etkilenmiştim.
Bizim yıllarımızda, öğrencilere tarih derslerini daha çok sevdirmek için, öğretmenlerimiz derslerimizi gerçek hikayelerle süsleyerek anlatırlardı. Ben de çocukluk alışkanlığından mı ne?... Geçmiş hikayelerden uzaklaşamıyorum yazılarımda.
YUVAYI DİŞİ KUŞ YAPAR
Kadın, kadının kurdu' diye bir sözü de kim söylemişse ne kadar doğru diye uzun süre düşündüm. Kadının gücünü kabul etmemiz gerekiyor. Tabiat ana başrolü kadına vermiş ki, eğer bir kadının bedeni çocuk doğurmayı reddediyorsa; erkekler ağızlarıyla kuş tutsa zürriyetlerinin çoğalması mümkün olamıyor. Evet!...
Erkeklerin kabul etmek istemedikleri bir durum olsa gerek kadının üstünlüğü...
Aslında feminst falan da değilim. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi diyen bir geleneksel aileden geliyorum. Evin erkeği önemlidir.
Eskilerin deyimiyle "Velinimettir".. Şimdi bu sözüm kelimelerde komik gelebilir fakat yaşamın gerçeği karşısında hayat arkadaşı arama ihtiyacı hep vardır. Geçtiğimiz yıllarda evlilik programlarında "Eş istiyorum" diye bağıran bunca insan nasıl görmezlikten gelebiliriz. Tüm bu olayların sonunda bir kadının iki dudağı arasından çıkan sözlerin suya atılan taşın halkalar halinde büyümesi gibi evrene yayılır. Görüyoruz ki; her şeyde son sözü erkekler kabul etmese de kadın söylüyor.
Büyüklerimin sözlerinden esinlenerek, "Yuvayı dişi kuş yapar" sözünü de çok severim. Çocukluğumda ne zaman bir ağacın üstünde bir kuş yuvası görsem avaz avaz bağırırdım, "Burada bir anne kuş oturuyor" diye.
KADIN KARARLI İSE
İşte yine karşımda bir internet haberine takılı kaldım. Eşinden boşanmak isteyen bir kadını kocası mahkeme salonundan çıkarken kurşun yağmuruna tutmuş ve ağır yaralı anne geride iki çocuk bırakarak hayat veda etmiş. Bu olay hepimizi düşündürsün bakalım. Nedir bu kadın cinsimizin başına gelenler. Evlilik hikayeleri kişiye özeldir. Haklı, haksız kim diye fikir yürütmek hiçbirimize düşmez. Fakat ortada öksüz ve artık geleceğe ne kadar güvenle bakacağı bilinmez gönlü yaralı iki yavru ve hapiste yatacak maalesef "Cani" kelimesi kullanacağımız bir baba var. Bir kadın bir şeye karar vermişse, ne yapar ne eder sonuca ulaşır. Be adam!... Kadın kafasına koymuş ayrılmak istiyor ve canı pahasına isteğini gerçekleştirme yolunu seçmiş. Daha ne üstüne gidersin dediğinizi biliyorum.
'Mutlu olan kişi yuvadan uçmaz. Arı baldan kaçmaz' misali..
Kadın aşkı ve erkeğini de kendi seçiyor da; sanırım kibarlık olsun diye seçilmiş numarası yapıyor. Yine bir arkadaşımın kızının çok istediği biri vardı. Sabah akşam çocuğun adını sayıklar dururdu. Hatta kızcağız depresyona girmese diye düşündüğüm zamanlar olmuştu. Çünkü çocuk, kızımızın aşkının farkında bile değildi. Bir gün, posta kutumda bu kızımızla çocuğun evlilik davetiyesini görünce, "Hadi canım yok yani " diyerek kendi cinsimi bir kez daha ayakta alkışladım.
Karşı cinsimize saygımız sonsuz ama, şunu unutmasınlar; yine bildiğimiz bir cümleyle konuya son noktayı koymak istiyorum. "Kadının fendi erkeği yeniyor".
Geçmiş olsun arkadaşlar.