Bilim ve teknoloji, bir ülkenin gelişmesinde en önemli iki etkendir. Bilim ve teknolojiyi dışarıdan temin etmenin ve dışarıya bağımlı olmanın büyük maliyetleri vardır.
Ekonomik boyutu bir tarafa, her şeyden önce aklın kullanılmasının önüne geçilir. Fikir ve teknoloji üretmemek ezberci, verimsiz, hazırcı bir topluma götürür.
Bilim üstünlük getirir. İnsanların, ülkelerin gelişmesini ve kalkınmasını sağlamak toplumun refah seviyesini yükseltmek bilimle mümkündür. Zaten bilimin amacı insanlığa fayda sağlamaktır. Bilimin nitelikli olmasında, öğrencinin niteliğinden ziyade öğretmenin niteliği önem taşır. Başarılı, bilimsel ve teknolojik çalışmalar yapabilmek için iyi bir eğitime ihtiyaç vardır.
Öğrencinin meraklı olması, eleştirel bakış açısı kazanması ve sorgulaması birçok icadı ortaya çıkarabilir. Bu noktada hocalara büyük görev düşmektedir.
Ancak öğretmenlerin iyi yetiştirilmesi, öğretmene yatırım yapılması, onu özel ve değerli kılan özlük hakları tanınması gerekir.
Öğretmenler "yarınların teminatı" ise, onların üretmesi için bitmek bilmeyen bir başarı isteği ve coşku sağlanmalıdır. Tabii bu duygu, öğretmenin içinden gelmelidir. Performans hedefleri, ölçülebilir ve sistemli bir altyapı ile elbette tutturulabilir.
ÖĞRENCİLER CEVHERDİR
Sabırla, emekle, öğrencinin içindeki potansiyeli açığa çıkarma hevesi ve azminde olan öğretmenler, ülkelerin gelişmesinde en büyük rolü oynarlar.
Her şeyin özü emek ve çabadır.
Bir öğretim görevlisi olarak belirtmek isterim ki, her öğrenci cevhere dönüşmeyi bekleyen bir madendir. En zor öğrenciler bile sevgiyle yaklaşıp emek harcandığında başarılı olabiliyor.
Eğitimde savunduğum, eleştirel ve sorgulayıcı bir neslin ortaya çıkmasıdır. Çünkü bilim ve teknolojinin ortaya çıkmasında en önemli koşul budur. Eleştirilmeyen bir bilginin üretken olması beklenemez.
O kadar şanslıyız ki, Türkler dünya tarihinde bilim ve teknolojiye en çok önem veren millettir. Dünyada sayısız ilklere imza atmış, birçok ülkenin ve Avrupa'nın bilim alanında gelişmesine katkı sağlamıştır.
İslamiyet ile birlikte Türkler bilgi ve teknoloji ile barışık en ileri uygarlıkları kurmuşlardır. Orta Asya'da Buhara, Taşkent, Semerkand, Kaşgar ve Meraga gibi bilim merkezlerine ilave Orta Doğu'da Bağdat, Anadolu'da Edirne, Konya ve İstanbul'da bilgi medeniyetleri kurarak buraya başka medeniyetlerden kişileri çekmiş yani beyin göçü sağlamıştır. O dönemin bilim merkezi olan medreselerde astronomi, matematik, geometri gibi dersler ile dünyanın şu an kullandığı birçok bilimsel çalışmanın temeli atılmıştır.
TARİHİMİZ IŞIK TUTUYOR
Cebirin babası Harezmi, Trigonemetri kitabını yazan Nasuriddin Tusi, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü Kopernik'ten 500 sene önce bulan ve ona ilham olan El-Burini, Osmanlı'nın ilk dönemlerinin en büyük astronomu Ali Kuşçu ve Uluğ Bey bir yıllık süreyi, yerçekimini ilk defa izah eden El- Hazini, gel-git olayının sebebini bulan Ebu Maşer ve müzik seslerinin ilk defa matematik izahını yapan Farabi. Ayrıca Artuk Türklerinden Cezeri, su ile çalışan otomasyonları ve günümüzde kullanılan robotik biliminin ilk çekirdeğini bulmuştu.
Mikrobu ilk bulan Akşemseddin (Pasteur'dan 400 yıl önce) ile İbn Sina Orta Asya'dan çıkmıştı. Türkler sadece bilim ve teknolojide değil, edebiyat, felsefe ve güzel sanatlarda da önemli isimler yetiştirmiştir. Mevlana, Sadreddin Konevi, Hacı Bayram Veli, Yunus Emre ve Mimar Sinan en bilinenleridir. Tarihimiz bizlere ışıktır. Gençlerin eğitimin başlangıcında mutlaka bilim tarihi konusunda eğitilmesini öneriyorum. Bilimin topluma katkılarını bilmek yeni çalışmalara imza atmak demektir.