Son dönemlerde başta gıda fiyatları olmak üzere tüm ürün ve hizmetlerde inanılmaz artışların olması dikkat çekiyor. Ticaretle uğraşanların pandemiyi fırsat bilip ürün ve hizmetlerine yüksek zamlar uygulaması tepki çekmeye başladı.
'Serbest piyasa ekonomisi' bahanesiyle, etiketlerine diledikleri gibi fiyat yansıtmak serbestlik değil, ticaret ahlakına aykırı bir davranıştır. Yani 'serbest piyasa' anlayışı, markette, çarşıda ve pazarda vatandaşı 'serbestçe kazıklamak' şeklinde bir uygulamaya dönüşmemelidir.
Mesela etiket fiyatları 6 ay öncesi ile karşılaştırıldığında pek çok ürün gamının % 50 hatta daha fazla zamlı olduğunu görüyoruz. Bir ürünün birim maliyeti hesaplandığında, hatta giydirilmiş toplam maliyetler göz önünde bulundurulduğunda, bu artışların maliyetlerden kaynaklı olmadığı, tek kelime ile "fırsatçılık" olduğu açıkça görülmektedir. Konuyla ilgili olarak geçtiğimiz günlerde önemli açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "fiyat zulümlerinin önüne geçeceklerini ve bizzat konuyla kendisinin ilgilendiğini" duyurdu. Nitekim bu açıklamaların ardından, öncelikle zincir marketlerde fiyat denetimlerinin başlatılması olumlu bir gelişmedir.
OSMANLI'DA UYGULANIYORDU
Ticaret Bakanlığı, Reklam Kurulu'na gelen ihbarlarla ilgili denetimler gerçekleştiriyor.
Bir yandan zincir marketlerde yüksek fiyatları incelerken, bir yandan da gramajları kontrol edip usulsüz olanlara ceza kesiyor.
Bu denetimler bir anlamda Osmanlı döneminde uygulanan Narh Sistemi'ni hatırlatıyor. Narh, bir ürünün satılabileceği en düşük ve en yüksek fiyat demektir ve tüketicinin korunmasını esas almaktadır.
Bu sistemde temel amaç, satıcıların mallarına yüksek oranlarda zam yapmasını engellemektir. Buna göre çarşı ve pazarlardaki mallar, ancak devletin belirlediği fiyat aralığında satılabilir. Örneğin X ürünü için en düşük limit 10, en yüksek fiyat ise 20 akçedir. Bu ürünün 10 akçeden düşük ve 20 akçeden yüksek fiyata satılması yasaktır.
Günümüzde ise Avrupa ülkelerine bakıldığında fiyatlandırmaların devletin kontrolünde ve belirlenen limitler çerçevesinde oluşturulduğu görülüyor.
Ülkemizde ise fahiş fiyat uygulamaları halkın alım gücünü düşürmektedir.
Pazarlarda, marketlerde gramla ürünlerin satılmasına yol açmaktadır. Ayrıca yüksek fiyatlar aslında üreticiyi de tüketiciyi de mağdur etmektedir. Üretici üretim yapmaktan kaçınmakta, tüketici ise ürüne erişememektedir.
Fahiş fiyatlar her açıdan ülke ekonomisine büyük zarar vermektedir.
HAL YASASI ÇIKARILMALIDIR
Bu sorunların önüne geçmek için, "taban ve tavan fiyat uygulaması" mutlaka başlatılmalıdır.
Özellikle başta gıda olmak üzere, tüm zorunlu ihtiyaçlarda mutlaka fiyat alt ve üst limitlerinin belirlenmesi gerekir. Çünkü ülkemizdeki bu tutarsız fiyat uygulamamaları totalde genel ekonomi dengelerini sarsmaktadır.
Ekonomide genel bir kuraldır. "Bir ülkenin, devletin gücü tencerenin kaynaması ile ölçülür" derler. Bu nedenle gıda ve tarım ürünlerinde, ürünün sofraya gelinceye dek artışın dizginlenmesi, kayıt dışının engellenmesi, üreticinin ve tüketicinin korunması ve değer zincirinin doğru yönetilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı'nın önderliğinde Hal Yasası'nın bir an önce çıkarılması bütünsel fayda sağlayacaktır.
Diğer taraftan gıda üretim ve tüketimleri karşısında küresel ısınma insanoğlunu tehdit eden en önemli unsurdur. Ülkemizin Akdeniz havzasında yer alması ve bu riskten etkilenme oranımızın yüksek olması ayrı bir sorundur. Bu yüzden gıda üretiminde başta su tüketim oranlarına (sanal su) göre üretim stratejilerinin revize edilmesi, topyekün su seferberliğinin başlatılması, inovatif üretim yöntemlerinin her alanda geliştirilmesi için desteklerin artışı ve gıda okur yazarlığının yaygınlaştırılması önemlidir.