Gıda fiyatlarındaki artış cep yakıyor.
Pazarlarda sebze ve meyve fiyatları çok yüksek. Son günlerin zam şampiyonu ise soğan. Tüm yemeklerin hammaddesi ve mutfakların temel ihitiyacı soğanın pazarda fiyatı 25 TL. Marketlere oranla daha ucuz olan pazar tezgahlarında bile dört kişilik bir ailenin sebze ve meyve ihtiyacı en az 750 TL'ye mal oluyor. Yerli üreticinin de işi zor.
Yüksek enflasyon nedeniyle özellikle gübre fiyatları çok yüksek. Rekolteyi artıran temel unsur olan gübrenin torba ve ton fiyatında inanılmaz bir artış sözkonusu. Haliyle çiftçi üretimini daraltıyor. Ayrıca buna tohum, su, işçilik ve lojistik maliyetleri de eklendiğinde üretim için imkanlar yetersiz kalıyor.
İKLİM KRİZİNİN ZARARLARI
Tüm bu faktörleri etkileyerek kökünden sarsan bir diğer konu ise "iklim krizi".
Kuraklık, don, rüzgar gibi etkenler tarladaki ürünlere zarar veriyor. Bu tablo sonuç olarak tezgahlara maliyet olarak yansıyor ve halkın alım gücünü düşürüyor. Ne yazık ki en büyük tehlike olarak insanların besine erişmesini engelleyerek sağlıksız nesillerin yetişmesine yol açıyor. Bugün gıda yoksunluğu ülkelerin geleceğini ciddi oranda riske atıyor. Uluslararası veriler milyarlarca insanın sağlıksız beslendiğini ortaya koyuyor. Zaten son yıllarda gıdaların da ne tadı ne de kalitesi kaldı. Nerede o eski domatesler salatalıklar pırasalar, eski tatlar... Kalitesiz tohumlarla yetişen ürünler, tarımda kimyasalların bilinçsizce kullanımı, aroma artırıcı gibi maddeler nedeniyle tükettiğimiz gıdalar sağlığımızı bozuyor ve hastalıklara yol açıyor. Bugün hastaneler hınca hınç dolu, herkes marazlı.
Tüm bunların yanı sıra küresel çapta yapay gıda üretimindeki artış her geçen gün hızlanıyor. Mesela hayvan hücresinden çoğaltılarak laboratuvar ortamında yapay etler üretiliyor. Dünya genelinde bu işi yapan 55'ten fazla şirket bulunuyor. Yapay et üretimi endüstri haline gelmiş durumda.
Bunu bazı kuruluşlar "hayvanların yaşamına son vermeden etin temin edilmesi suretiyle ekolojik ve daha temiz bir gelecek oluşturma yöntemi" olarak değerlendiriyor.
ÜRETİCİYE KULAK VERİLMELİ
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre; 2050 yılında artan nüfusu besleyebilmek için yüzde 70 daha fazla besine ihtiyaç duyulacak. Artan et ihtiyacı için daha fazla hayvan tedarik edilmesi gerekmektedir. Tabii bu hayvanların sağlıklı bir şekilde beslenmesi, bakımları, kontrol altında tutulması ekonomik anlamda çok zor. Bu faktörler birçok insanı yapay et tüketimine zorlamaktadır. Ancak yapay et tüketimini kültürel yapısı nedeniyle bizim toplumun kabul edebileceğini düşünmüyorum.
Fakat vatandaşın kırmızı ete erişmesi günden güne zorlaşıyor, fiyatlar sürekli artıyor. Yerli besilerimizi artırmak adına uygulanabilir sıkı politikaların oluşturulması önemli. Mesela mera alanlarının sanayiye çevrilme önceliği, iç talebi karşılamak adına ithalata yönelinmesi gibi faktörlere uzmanlar karşı çıkıyor. Hayvan üretimini artırmak adına kolaylaştırıcı politikaların düzenlenmesinin, sınırsız kaynak ayrılmasının, üreticilerin devlet güvencesinde olmasının, onların yüklerinin alınmasının, üretimi ciddi oranda artıracağını ve bunun geleceğimiz için çok önemli olacağını düşünüyorum. Özellikle küçük aile işletmelerinin ve mera hayvancılığının geliştirilmesi adına ek tedbirlerin yükseltilmesine daha çok ihtiyaç var. Kaynağı ne kadar güçlendirirsek ette ve sütte enflasyonu da o oranda düşürebiliriz. Ülkemiz hayvancılık ve tarımsal üretim için gerekli olan tüm imkanlara sahip. Sadece bu alana daha fazla odaklanmak ve üreticinin önerilerine daha fazla kulak vermek gerekecektir. Güçlü ve sağlıklı bir nesil ve geleceğimiz için birinci önceliğimiz gıdaya erişimdir. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Sağlıklı insanlar ancak doğru fikirler üretebilir, doğru kararlar alabilir.