Şiddet balesi John Wick
UYARI: John Wick 4'ü yorumladığım bu yazı ağır spoiler içerir, bilesiniz. Serinin bir hayranı olarak, ilk filmdeki basit intikam alan tetikçi hikayesinin diğer filmlerde hayli abartılıp stilize bir şiddet gösterisine dönüştüğünün farkındayım. Az konuşulup silahları konuşturmanın usul olduğu bu seri, tabancayı savunma sanatının içine katan 'GUNFU' stiliyle de meşhur olmuştu.
Gönülsüz kahraman John, yine karşısına çıkan herkesi öldürüyor. (Saymaya kalkmayın. Ben denedim, filmin tadı kaçtı ama yüz kişi civarı olmalı...) Bu bölüm, bana kalırsa serinin en kötüsü olmuş.
Gelin nedenlerine bakalım.
FİLMİN İYİ ÖZELLİKLERİ
- Üç saatlik süresini bir an bile hissettirmeyen, dengeli bir anlatıma sahip.
- Görüntüler enfes. Yönetmen Chad Stahelski, abartılı renkler kullanarak şiddeti birer tabloya çevirmiş.
- Filmin ikinci yarısında, kamera üst açıya geçiyor ve çatışma sahnelerini yukarıdan izliyorsunuz. Bu sahnede bir bilgisayar oyunun direkt içindesiniz.
İnanılmaz bir gösteri!
- Başta Paris meydanındaki trafik sahnesi olmak üzere, bu kadar kalabalık bir aksiyon kurgusunu nasıl yaptıklarına şapka çıkarmamak imkansız.
- Kör suikastçı Caine rolünde (kör bir adamın nasıl bütün bunları yapabildiğini sorgulayacaksanız size aksiyon filmlerini men ederim) Donnie Yen ışıldıyor. Açıkçası Yen, filmin ağır kozu.
Filmi kaldırmış ama Keanu Reeves'in karizmasını gölgelemiş.
-B sınıfı dövüş filmlerinin aranan yüzü Scott Adkins bu filmde ağır makyaj altında tanınmayacak halde, Killa Harkan adlı bir kötü adamı canlandırıyor ki (Bence hayatının en iyi rolü) müthiş lezzetli bir karakter ve filmin en keyifli sahnesi.
GELELİM EKSİLERİNE
- İlk filmdeki sadeliğin diğer filmlerde abartıya dönüşmesini kabullenmiştik.
Wick serisi her filmde üstüne koyarak gitti. Yani biz her filmde değişik aksiyon koreografileri görmek için izledik ama bu film, kendini tekrar etmiş: Bu 'şık abartıyı' bıktırana kadar veriyor. Özellikle katedral merdivenlerinde defalarca yuvarlanma sahnesi artık heyecanı komediye dönüştürmüş. Bu filmler, kendisinin bir parodisi haline gelmiş.
- Kurşun geçirmez takım elbise esprisi son derece gerçeklikten uzak. Mermiler yağmur damlaları değildir ki ceketinin yakasını kaldırarak korunabilesin. Kaldı ki, kevlar yelekler bile mermiyi durdururken sizi de durdurur. Yani kurşun geçirmez yelekle mermi yiyip koşmaya devam edemezsiniz. En azından bir süre nefesiniz kesilir, belki kaburganız da kırılır. Yelek kurşunu engeller, darbeyi aynen alırsınız.
- Ana kahramana beş kez araba çarpıyor, iki kez merdiven boşluğundan, bir kez bina tepesinden düşüyor, yüz farklı adamla dövüşüyor, bir bıçak darbesi ve üç mermi yiyor ve hala ayakta, öyle mi? Hadi oradan! (Anadolu'da ona başka bir şey derler ama ben zarif bir insanım) - Keanu Reeves, 58 yaşına göre son derece formda görünüyor. (Ama işte sadece görünüyor.) Bununla beraber artık dövüş sahnelerinde inandırıcı değil. Sarsak ve yavaş kalıyor. Bu da filmin mitosunu çökertiyor. Belki de bu yüzden sonunda kahramanı öldürüyorlar.
(Ama açık uçlu bir ölüm bu. U dönüşü yapması son derece kolay) Son tahlilde haddini aşıp zıddına dönen bir seri John Wick. Çok güzel ama her bulduğunu takıştıran rüküş bir kadın gibi. Güzel olduğunu bildiğiniz halde burun kıvırıyorsunuz. Yine de kabul etmek gerek ki, sinemada hala film izleme keyfi varsa, bu tür filmler sayesinde var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.