Asrın felaketini başından beri takip ediyor, konuyla ilgili uzman röportajları yapıyoruz. Canlı yayınlarımızda mikrofonu en çok paylaştığımız dostlarımız da psikologlar oluyor elbette.
Hepsinin tarzı ve anlatımı başka da olsa, benzeri durumlar için geliştirdikleri ortak bir terminoloji ve ortak yaklaşımları da var.
UZUN BIR SÜREÇ OLABILIR
Ağırladığımız pek çok meslek profesyonelinin travma konusu ile ilgili notlarından aklımda kalanlar şunlar oldu: Travma çok kişisel bir olgu olsa da deprem gibi büyük felaketlere direkt ya da dolaylı olarak da olsa maruz kalan bireylerin travmatize olması çok olası.
Felaketi direkt yaşayanların, yani depremzedelerin -profesyonel destek alsın ya da almasın- yaşadığı olayın acısını tolere edebilmesi, kişinin bünyesiyle ilgili.
Yas sürecinin aşamaları bellidir ama süresi de kişiden kişiye farklılık gösterecektir.
Özellikle bu bölgede enkaz kaldırma ve kurtarma çalışmalarına destek veren, bu yüzden güçlü duran, güçlü olmak durumunda kalan bireylerin olay sırasında duygularını adeta derin dondurucuya kaldırması görülmemiş şey değil. Ancak Vietnam savaşı sonrası jargona giren PTSD (Travma sonrası stres bozukluğu ) diye bir durum var. Bu rahatsızlıktan mustarip olan askerler, savaş bittikten çok uzun süre sonra bile hala stres tepkilerini yönetemeyebiliyor. Uykularından çığlıkla uyanabiliyor, yüksek sese aşırı tepki verebiliyor. Depremden direkt etkilenmeyen ama sahada çalışan bireylerde de bu duruma rastlanabiliyor.
Hatta bırakın enkaz bölgesinde olanları, medyada sürekli afet görüntülerine maruz kalanlarda bile bu etkiler görülebiliyor ki buna ikincil travmatizasyon adını veriyorlar. Bu durumlarda bir uzman desteğine ihtiyaç duyuluyor.
SAVUNMA SISTEMI ÇALISMIYOR
Şok ve travmaya dair en önemli bilgilerden biri de vücudumuzun panik durumda verdiği tepkiler... Vahşi bir hayvanla ya da majör bir tehditle karşılaşan insanın vücudunda kabaca şu tepkiler gözleniyor.
Adrenalin artışı. Yüksek nabız. Hızlı ve kesik soluma. Kanın sindirim organlarını terk ederek kol ve bacaklara (savaşma ya da kaçma fonksiyonu için) yönlenmesi.
Vücutta kortizol salınımı. Bu bölüm çok önemli çünkü kortizol savaşabilmek için bize güç veriyor. Bu acil durum hormonu kısa süreli durumlar için çok yararlı. Ancak kontrol edilemeyen durumlarda (örneğin ptsd) bizi koruması gereken kortizol, uzun dönemde zararımıza çalışıyor. Bir motoru sürekli yüksek devirde çalıştırdığımızı düşünün! Bunun gibi... Hormon devrede iken bağışıklık düşüyor. Dolayısıyla uzun dönemli kortizol salınımı hem vücudu aşırı yoruyor hem de uzun süre savunma sistemlerimiz çalışmıyor. Bu da bizi kronik, hatta ölümcül bazı hastalıklara açık hale getiriyor. Bu yüzden bir psikolog yardımı alarak uzun süreli kaygı durumundan kurtulmak hayati önem taşıyor.