İnsanların mağarada yaşadığı, avlandığı, mağara duvarlarına resimler çizdiği, ateş başında öyküler anlattığı ilk çağlardan bu yana belki insanlık çok değişti. Peki ya insan?
İnsanlık derken, insanoğlunun yarattığı kümülatif ilerlemeden, kurduğu uygarlıktan, elindeki teknolojik olanaklardan söz ediyorum. Evet, elimizdeki imkanlar hiçbir zaman olmadığı kadar çok ve çeşitli belki ama bireysel bazda insan ne kadar değişti? Malzeme aynı...
Aynı şeylere ağlıyor, benzer şeylerden korkuyoruz. Yani üzerimizdeki en büyük motivasyon kaynakları hala aynı. Peki hal böyleyken her benzer deneyimde farklı davranmamız düşünülebilir mi?
NASIL BIRLESIYORUZ?
Bu sayede kolay yönlendirilebiliyoruz.
Kolay yönlendirilebiliyor olmamız da bizi, istendiğinde büyük ve organize bir güç haline getirebiliyor. Son yılların en başarılı bilim yazarlarından Yuval Noah Harari, insanın gezegen üzerindeki domine edici gücünü, büyük organizasyonlar kurma yeteneğine bağlıyor. Peki biz nasıl birlik olabiliyoruz? Üstelik karıncalardan farklı olarak, en yakın sürüden binlerce kilometre uzakta dahi olsak hala aynı amaç için hareket edebiliyoruz?
Bizi birleştirip dünyanın en acımasız gücü haline getirebilen tutkal ne?
ÖYKÜ TEORISI
Harari'ye göre insan, Latince uydurduğu tanımla 'homo narrans'... Yani 'öyküler anlatan' bir canlı. Gerçekten de öyküler anlatmak, bizi diğer canlılardan keskin bir çizgiyle ayırıyor. İnsanların -bütün eksikliklerine rağmen- hayvanlara üstün gelmesini öykü teorisi ile açıklıyor Harari. İnsanın ancak anlattığı öykülerle geniş gruplar oluşturup doğaya hükmettiğini savlıyor. Örneğin ulus, kabile bu öykülerin ilki. "Biz" ve "onlar" diyerek başlayan öykü sayesinde savaşıyoruz. Öyküler varsa duygular da var içinde çünkü.
KAPI MAYMUNCUGU
Sonra para hadisesi var. Para, sanal bir şey aslında. Bir kişi bile o kağıt parçalarının değerine inanmasa sistem çökecek ama olmuyor öyle. İnsanlar para denen, ulus denen kavramlara inandıkları için denizaşırı organizasyonlar oluşturabiliyor. Hem doğaya hem de diğer insanlara bu sayede meydan okuyabiliyor.
Öyküler öyle büyülü şeyler ki, her kapıyı açan maymuncuk gibi. Çocuklar, masal ve öykülere gizlenmiş toplumsal kod ve öğretilerle büyütülürler. Bir çocuk okula başlamadan çok önce onda değer yargıları bu sayede oluşmaya başlar.
EGOYU ASAN TRUVA ATI
Mesela hayatını sadece konuşarak kazananlar için de öyküler sihirli.
Örneğin ben sahnede öyküyü, birinin bariyerlerini aşarak ikna etmek için kullanırım. Çünkü hepimiz sırf öykünün hatırına, hikayedeki salağın bir başkası olduğunu düşünüyoruz. Yani öyküleme, egonun savunma psikolojisini aşan bir Truva atı bir yerde. Kızım sana söylüyorum gelinim en anla deme sanatı.
REKLAM MALZEMESI
Reklamcıların tasarladığı kimi öyküler, altın varken kimsenin yüzüne bakmadığı elmasları aşkın ve sonsuz sadakatin simgesine çevirirken kimileri de bir koca ulusun ortak kültür hafızasını, hatta ve hatta geleneğini oluşturabilir. Örneğin Noel Baba neden kırmızı beyaz kıyafetler içinde resmedilir? Aslında bunlar Coca Cola'nın simge renkleridir ve bizim Demreli Aziz Nikola bile istemeden içecek zincirinin bir numaralı reklam yüzü olmuştur. Öykü anlatma sanatının önemi bugün öylesine itibar kazanmıştır ki, kırk yıllık pazarlama kavramı bile story telling adı altında rafine edilip yeniden pazarlanabilmiştir.