Yakın zamanda dikkatimi çeken ortak temalı bazı haberler: Irak'ta şap hastalığı ile ilgili gelişmelerden mütevellit, ülkemizde bu hastalığı taşıyan ilk vaka tespit edilmiş. Halihazırda hastalık görülen 8 işletmede karantina uygulanmış. Ulusal Hastalık kontrol merkezi, ülkemizde ilk kez görülen bu serotipe karşı hayvanlarımızın aşılanması tamamlanana dek Tarım Orman Bakanlığımız, canlı hayvan pazarları ve hayvan naklini durdurmuş. Veteriner hekim ve teknisyenlerin de izinleri durdurulmuş.
Bir başka haber: Brezilya'daki bozuk et skandalının ardından ülkeden et ithalatını geçici olarak durduran ülkelere Endonezya ve Vietnam da katılmış.
Ve bir tane daha: BBC Türkçe'nin haberine göre Haarlem Belediyesi, otobüs durakları ve kamusal alandaki diğer reklam panolarının işletmesini yapan 3 şirketle görüşerek, mevcut sözleşmelerin sona ermesinin ardından kentte "biyoendüstri ürünlerinin" reklamlarına artık izin verilmeyeceğini bildirdi. Daha önce ucak yolculuğu, benzinli otomobil ve fosil yakıtlar için reklam yasağı kararı alan Hollanda'nın Haarlem kenti, dünyada et ve et ürünleri reklamını yasaklayan ilk şehir olacak. Et reklamları yasağının 2024 yılından itibaren başlaması planlanıyor. Yeşil Sol Parti'nin önerisiyle gündeme gelen et ve et ürünleri reklamı yasağı, diğer partilerin de desteğiyle kabul edildi. Önerge sahibi Yeşil Sol Parti'li belediye meclisi üyesi Zigy Klazes, et ve et ürünlerinin, iklim değişikliği konusunda, uçak yolculuğu, benzinli otomobil ve fosil yakıtlarla aynı derecede olumsuz etkiye sahip olduğunu savunarak, reklam yasağı kapsamının genişletilmesini istedi. Et üreticileri, belediye meclisinin bu kararına tepki gösteriyor. Et Üreticileri Birliği'ne göre, bu "aşırıya kaçan" bir adım.
LAFI EGIP BÜKMEDEN
Bakın üç ayrı haber. Üçünde de kırmızı ete karşı başlatılmış bir hareket görünüyor. Bizdeki yurt dışı kaynaklı ama hastalık sebep gösteriliyor ve geçici olduğu ifade ediliyor. Brezilya kaynaklı haberde 'bozuk et' ibaresi geçiyor.
Nihayet diğer ülkelerden daha 'liberal' görünen Hollanda, lafı eğip bükmeden yekten söylüyor.
Kırmızı et ya-sak-la-nı-yor.
Şimdi bazı sağlık uzmanları, bazı kişisel gelişim guruları ve elbette vejetaryenler bu konuyu destekleyecek ve bu uygulamanın geç bile kaldığını söyleyeceklerdir ama amaç gerçekten de sağlık mı acaba?
Dünyanın önde gelen araştırmacı yazarları (kimilerine göre komplo teorisyenleri), küresel ısınmanın, abartılmış bir hakikat olduğunu söylüyor.
Onlara göre, küresel ısınma üzerine faaliyet gösteren küresel kuruluşlar, aslında bir tür -devletler üstü güçolma amacıyla varlar.
Dünyanın gelecekteki su sorunu ile ilgili yapılan araştırmalar da dünyada kırmızı et tüketiminin ihtiyaç fazlası bir çılgınlığa dönüştüğünü söylüyorlar.
Tarım Orman Bakanlığı verilerine göre, bir büyükbaş sağmal hayvanın ortalama günlük su ihtiyacı 150 litre.
Ayrıca duş için günlük 250 litre ekstra hesaba katılmalı. Bu gözle baktığımızda hayvancılıkta tüketilen suyun olağanüstü miktarlara ulaştığını ve yarın insanların susuz kalabileceğini savlayabiliriz.
YAPAY ET SATISI YAKINDIR
Bu durumda kırmızı et tüketimini azaltmak sürdürülebilir bir dünya için şart gibi görünüyor. (Ben rakamların yalancısıyım) Bu kadar et tüketmeye alışmış kapitalist dünyada tüketimi bıçakla keser gibi azaltmak mümkün olmayacağına göre hastalıkları gerekçe etmek çok da uzak bir ihtimal olmamalı.
Geçimini et üretimi ve satışı üzerinden sağlayanların hali çok zor görünüyor yakın gelecekte. Bu haberler bana 'yapay et' satışına başlanmasının çok da uzak olmadığını söylüyor.
Karnaval sözcüğü, Latince Carne Vale'den gelir. Yani ete veda. Bir tür dini protein orucu öncesi rahiplerin tıka basa et yediği eğlenceli günün adıdır karnaval.
Ne dersiniz, bir karnaval yakın mı?