Geçen hafta, yılın son gezisi olan Bali'yi sizlere anlatmaya başlamıştım.
Bu hafta da devam edelim.
Para birimi hesaplamak ilk başta zor gelse de pratiğini kapıyorsunuz. 1 Türk lirası, 538 rupi ediyor. Dolayısıyla Bali'de para harcamak için milyoner(!) olmanız gerekiyor. Mesela 1.500.000 rupi mi yazıyor etikette? Genelde 1500 K diye kısaltıyorlar. İşte o 1500'ü iki ile çarpın. Ne etti? 3000 lira. Bir buçuk milyon rupi, kabaca üç bin lira demek.
Yine de bu büyük farka aldanmayın.
Paralarımızın satın alma gücü aşağı yukarı aynı.
Türkiye'de ortalama bir yemeğe kaç para verirseniz Bali'de de aşağı yukarı aynı rakama geliyor. Zira en büyük paraları olan 100.000 rupi, bizdeki en büyük banknot olan 200 liraya tekabül ediyor.
Hazır paradan bahsetmişken dev bir hizmet daha yapıp pazarlık şartlarını konuşalım. Bir yerel dükkana girdiniz.
Rakam diyelim ki 100.000 rupi. Siz üçte birini teklif edin. 30.000 deyin. O size 80.000 diyecek. Siz diyeceksiniz ki 40 vereyim. O diyecek ki en az 70.
O zaman çok fazla deyip dükkandan çıkın. Kolunuza girip 'How much you?' (Sen ne kadar? diye soracak. İngilizcesi o kadar yetiyor.) 50 deyin. Vermeyecek.
Dükkandan uzaklaşmaya başlayın.
Arkanızdan bağırmaya başlayacak. Artık sesini zor işittiğiniz bir noktada 40- 50 ye razı gelmiş olacaktır. Dükkana uzaklığınızla istediğiniz rakama yakınlığınız ters orantılı olarak çalışıyor.
KEDİ DIŞKISI KAHVE
Bali'de bulunan ve özel Kopi Luwak üretiminde kullanılan misk kedilerine (bence bir tür gelincik) turlarda yer veriliyor.
Zira avokado ve mango ile beslenen bu hayvanın midesinde mayalanan çekirdekler temizlenip işlemden geçirilince pahalı bir kahve üretiminde kullanılıyor.
Ben içmem, içeni de yargılamam, ayrı.
Bali turları genelde tapınak içerse de şart mı gezmek, bilemedim. Çünkü yer gök irili ufaklı tapınak olmuş. Bali'nin en gezmeye değer (olsa bile muhtemelen turların pahalı bulduğu için gezmeye pek de zaman ayırmadığı) beldesi, kültür sanat köyü Ubud. Ubud'daki ormanlarda bolca maymun bulunuyor. Bu ülkede maymunlar inekler kadar kutsal olmasa da değerli. Çünkü tapınak koruyucuları olarak görülüyorlar. İşte bu tapınaklardan Sangeh Maymun ormanını tur olarak ziyaret ettik. Rehberimiz Bartu, bizi hayvanlarla göz teması kurmamamız ve sevmeye kalkmamamız konusunda önceden uyardı ancak 'maymun bizi sevmeye kalkarsa' ne yapacağımızı söylemedi. Tapınaktaki yüzlerce maymun, insan ziyaretçilere çok alışkın, hatta biraz da pişkin. Oradaki rehberlerin yardımıyla fıstık almak için yanınıza yanaşıyor, hatta omzunuza çıkıyorlar.
Genelde saldırgan olmasalar da yavaş hareket etmekte yarar var. Maymunla maymun olmamak gerek tabii. Elinizdeki telefona ya da gözlüğünüze sahip çıkın çünkü kaçırıp fıstıkla takas edebiliyorlarmış.
Eğer yüz bin liralık telefonunuzu dişlemeye kalkarlarsa görürsünüz 'Maymunlar Cehennemi 'ne demek...
Benim payıma düşen maymun, üzerime hacetini bıraktı. Ancak güvercin değil ki bu piyango bileti alayım.
EGE, OKYANUSA BİN BASAR
Her ne kadar Bali deniziyle de anılsa da aslında kültür ve balayı turları için ideal, sakince bir ada. Tayland gibi çılgın bir partileme yeri sayılmaz. Biz, plajlarıyla ünlü Nusa Dua bölgesinde denize girdik.
Sıcak ve bol yosunlu bir okyanus suyu.
İnanın dünyanın pek çok 'meşhur' denizinde yüzdüm ama (karadaki bolca ağaç ve yeşilliği saymasak) okyanusun, bir iç denizden üstünlüğü yok. Ege kültürü, bu okyanus kültürüne ve denizine on çeker.
Çeşme'yi hiçbir yere değişmem.