Küba'ya para transferi yapılamıyor. Yasaklı ülke. İspanya aracılığıyla yapılıyor bu işler. Ülkede eğitim ve sağlık hizmetleri ücretsiz olsa da (halkın çoğu devlete çalışıyor) maaşlar çok düşük. Örneğin bir doktor maaşı bile 20 dolar civarıymış. Burada hayat ucuz ve satın alınabilecek çok az şey olsa da bu korkunç bir ücret. Doğal olarak herkes ek iş yapıyor ve bir şekilde turistten para kapmaya çalışıyor. Bu yüzden bir kısım Kübalı suratsızken diğer bir grup son derece güler yüzlü ve neşeli. Ne üzücüdür ki neşeli olan grup sizden para tırtıklamaya çalıştığı için profesyonel bir neşe tavrı sergiliyor. Sokaklar dilenci dolu ve bir kere para verdiğiniz duyulursa gelenlerle baş etmek zorlaşabiliyor. Bu bağlamda Küba'nın durumu çok acı.
GURUR KAYNAĞI
Zalimce öldürülen Che Guevera'nın mirası olan ülke, garip bir 'onurlu duruş' sergiliyor. Garip diyorum çünkü komünist bir yönetimin kapitalist halkıyla karşı karşıyasınız... 'Ambargo kalktığında kapitalizm gelir mi?' sorusuna yanıtımız bariz: Gelmemiş mi ki zaten? Ülke iki büyük ağabey (ABD ve Rusya) arasında kalmış. Filler tepişmiş, çimenler ezilmiş. Hatta rehberimizin dediğine göre Sovyetler dağılınca ambargo başlamış ve Kübalılar yüzde 30 oranında kilo kaybetmiş. Özellikle sağlık alanı, Küba'nın gurur duyduğu alanlardan. Pandemide kendi aşılarını bulmuşlar. Öyle büyük ölümler olmamış. Hatta Çin aşısı olan Sinovak'ın da Küba'dan çıktığı söyleniyor. Kanserin de az olduğu adada kanser ilaçlarında gelişimler olduğu söyleniyor. Hatta Mavi akrep zehiri olarak anılan bir bağışıklık ilacından biz de alıp geldik. Her ne kadar dünya ilaç literatüründe kabul görmüş bir ilaç olmasa da merak işte...
TÜRK DİLİ BÖLÜMÜ
İlk günümüzde Ejder Tur bizi Havana'daki Atatürk heykeline götürüyor, hatıra fotoğrafımızı gururla çekiyoruz. Emperyalizme direniş anlamında Küba'nın da rol modellerinden Atatürk... Bu arada Havana üniversitesinde Türk dili bölümü açılmış. Ülkenin elektrik enerjisinin yüzde yirmisini Karadeniz Elektrik karşılıyormuş. Rehberimiz Onur'un yalancısıyım, burada Türk dizileri popülermiş ama biz buna dair bir kanıt görmedik. Yine de Türk olmak ilgi çekiyor. Sokakta yürürken adım başı bağırıyorlar 'Türko ' diye... Tabii tüm turistleri -başta Türkler olmak üzere- gelir kaynağı olarak görüyorlar. İngilizce fazla konuşulmuyor, çat pat.
EV ALMAK YASAK
Yabancıların ev alması yasakmış. Hoş, millet de kuyrukta değil zaten. Ev alsalar ne yapacaklar? Eşya getirmeniz de zor. Çoğu tek katlı olan eski evlerin camları yok. (Evet, ülkede cam dahil neredeyse hiçbir şey üretilmiyor.) Pencere boşlukları ferforje demirler ve ahşap kepenklerle kapatılıyor. Bu yüzden de evler ucuz. 10-20 bin dolar arası. Millet ev değil otomobil alıyor. Nadiren de olsa modern modeller görüyorsunuz, onun haricindeki tüm otomobiller 1950'lerin klasik Amerikan otomobilleri. (Kapitalizme ve Amerika'ya direnen bir ülkenin 3 sembolünden birinin Amerikan otomobili olması ne yaman çelişki annem!)