İki gündür dikkatle izliyorum, 30 yıllık PKK'yla mücadele tarihimizde hiç rastlamadığım bir milli hareket görüyorum. 18 Ağustos gecesi Hakkari'de askerlerimize yapılan saldırıda 26 Mehmetçik'in şehit olduğu haberi hepimizde kesin bir travma yarattı. Hangi toplum olursa olsun, böyle bir sarsıntıdan sonra tepkilerini en görünür şekilde ortaya koyar. Doğrusunu söylemek gerekirse ben Hakkari saldırısından sonra ortalık karışacak ve özellikle Türkiye'nin batısında hiç istemediğimiz nitelikte olaylar çığ gibi büyüyecek diye bir korkuya kapıldım. Fakat korktuğum hiçbir şey olmadı. Ama sessiz bir çığlık vatan coğrafyasının her tarafından dalga dalga yükselmeye başladı. Evet, sessiz bir çığlık bu. Sevinmeli miyiz bu sessizliğe, sessizce atılan bu çığlığa?
***
Hayır, kesinlikle hayır! İliklerimize kadar korkmalıyız bu sessiz çığlıktan. Ürküntü duymalıyız. Has bel kader, PKK sorununu 30 yıldır izleyen biriyim ben. Konuyla ilgili literatür taraması yapan az sayıdaki yazardan da biriyim herhalde. Bu meseleye hem devletin penceresinden hem de sivil hayatın penceresinden bakma imkanı buldum. PKK konusunda oluşmuş kesin yargılarım var. Bu 30 yıl içinde PKK, Türk milletine çok acılar yaşattı, çok yuvaya ateş düşürdü. Bu milleti çok öfkelendirdi. PKK'nın her eylemi sonunda bu millet acısını, öfkesini sloganlara döktü, bazen taşkınlıklar yapıldı, sanki toplumsal enerji bu şekilde toprağa verildi ve o öfkenin bir sosyal vebaya dönüşme riski ortadan kaldırıldı. Ama ilk kez, son iki günde, farklı bir tepki veriyor Türk milleti. İlk kez PKK'ya böylesine "düşman" gözüyle bakıyor, ilk kez bu meseleye bir "beka meselesi", bir "milli mücadele meselesi" olarak bakıyor. İlk kez, sessiz bir çığlık atıyor, bıçak gibi kesen sessiz bir çığlık!
"Herkes bu sessiz çığlıktan ürksün" demem şundan: Bakın, bir tek Kürt vatandaşımızın burnu kanamadı batıda. Öyle eskisi gibi sloganlar, aşırı taşkınlıklar da yok. Liseli gençler, memurlar, esnaf ellerinde bayraklar öylece yürüyorlar. Evlerin camlarına bayraklar asılmış. Tüm bunlar bir şey söylüyor bize. Daha önemli bir şey söyleyeceğim: Bu tür sosyal tepkileri her zaman devlet teşvik eder, hatta bizzat organize ederdi. Bu kez bu sessiz tepkinin hiçbir yerinde devlet yok. Her şey kendiliğinden, spontane bir biçimde gerçekleşiyor. Halk susuyor, bayrak gösteriyor ve korkunç bir mesaj veriyor, herkesin ürkmesi gereken bir mesaj bu.
***
Bu gözlemlerim doğruysa, şu soruyu sormak gerekiyor: Peki bu sesiz çığlık kime ne söylüyor? Bence birçok çevreye açık mesajı var bu sessiz çığlığın. En başta devlete: Bu vatanı bu musibetlerden koru diye her türlü fedakarlığı yapıyorum, dünyanın en modern silahlarına sahipsin, öyleyse yok et bu düşmanı! Mazeret istemiyorum. Kürt vatandaşlarımıza bir mesajı var: Eğer kardeşsek, ki öyleyiz, o zaman tarafını tayin et! Düşmandan yana mısın, bin yıllık kardeşlikten yana mı? Liberal lobicilere, televizyon ve gazete ekranlarını PKK'yı meşrulaştırma arenası haline getirenlere mesaj: Siz kimsiniz, ne yapmaya çalışıyorsunuz, neyin peşindesiniz biliyoruz!
Son iki gündür izlediğim toplum manzarası budur ve bana göre ürkütücüdür.