• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

2014 seçimlerinin karakteri

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22 Mayıs 2013, 19:44
2014 yılında yapılacak Mahalli İdareler Seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi anlamları ve sonuçları bakımdan Türk siyasi tarihimizin en fazla iz bırakan seçimleri olmaya aday. Çünkü her iki seçim de demokrasinin bir rutini olmanın dışında siyasi partilerin ve özellikle siyasi aktörlerin kaderini esaslı bir şekilde belirleyecek dinamikler üretecek. Mesela 2014 yılının Mart ayında yapılacak yerel seçimlere bakalım: bir kere AK Parti ve CHP büyük şehirlerde, özellikle de İstanbul, İzmir ve Ankara'da iddialı bir yarışa girecekler. İlginç bir durum, genel ülke siyasetinde zor günler geçiren CHP, büyük şehirlerin bir kısmında başa baş güreşen bir parti görünümü kazanıyor. Tabi bu durumun lehte sonuçlar vermesi biraz da CHP'nin uygun büyük şehir adayları bulmasına bağlı. Mesela AK Parti'de güçlü aday bolluğu yaşanırken CHP'nin bu konuda oldukça sıkıntıda olduğu izlenimi var.
Diğer taraftan, demokrasi tarihimizde herhalde çok az yerel seçim 2014'de yapılacak olan kadar bir yıl sonra yapılacak genel seçimi etkileme gücüne sahip olacak. 2014 yerel seçiminde başarılı olan parti bir yıl sonraki genel seçiminde galibi sayılacak.
***
2014 yerel seçimlerinin başka bir özelliği daha var: bu yerel seçimler belli ki genel seçim havasında geçecek. Belediyecilikten ve projelerden daha çok ülkenin belli başlı siyasi sorunları ve bunlar etrafında süregelen tartışmalar seçimlere rengini verecek. Sözgelişi terör ve Çözüm süreci, Suriye konusu, Anayasa ve kimlik tartışmaları özelikle CHP ve MHP'nin yerel seçimlerde öne çıkaracakları ve seçmeni etkilemeye çalışacakları konu başlıkları. Beklenir ki AK Parti hizmet siyasetiyle seçmenle ilişki kurmaya çalışacak ve projelerini anlatacak; hayır, muhtemelen böyle olmayacak; AK Parti'de bu kutuplaşma zeminini kendi yönünden avantaja çevirmeye çalışacak. Mesela "PKK'ya ne verdiniz" diyecek olan muhalefete "Türkiye'ye barış geldi, çocuklarımız ölmüyor, daha ne istiyorsunuz" diye cevap verecek.
Bu seçimlerin elbette bir başka işlevi daha olacak: hem iktidar hem de muhalefet bu güne kadar ki icraat ve politikalarını halkın denetimine açacaklar. AK parti genel seçimlerden önce yerel seçimlerde on yıllık iktidarının muhasebesini yapacak; CHP'de ise içinde bulunduğu yönetim krizi yerel seçim sonuçlarına göre netlik kazanacak; seçim sonucu ya krizi derinleştirecek, ya da Kılıçdaroğlu'nun partide kesin hakimiyetinin gerekçesini teşkil edecek. Diğer bir ifade ile ulusalcı-yenilikçi kavgasında kazanan-kaybeden belli olacak.
***
Ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Belirsizliklerle dolu bir seçim olacağını ve sancılı geçeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Bir kere siyasi tarihimizde ilk kez Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor. Hem parlamenter sistem olup hem de Cumhurbaşkanını halka seçtiren dünyadaki tek ülkeyiz herhalde. Bunun nedeni elbette askerin burnunu siyasete sokmasıdır. 2007'de asker Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmeseydi ve Erkan Mumcu meclise girmemek gibi o saçma sapan davranışları göstermeseydi, böyle bir garabet yaşanmayacaktı. Bu seçime yeni bir Anayasa yapamadan giriyoruz, Cumhurbaşkanı halkoyuyla seçilecek ama sistem ne başkanlık sistemi ne de yarı başkanlık. Cumhurbaşkanının Anayasal konumunu belirleyecek olan referandum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yapılacak. Gerçekten tuhaf bir durum.
Bir başka önemli mesele: Mesela Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığına aday olacak mı? Başkanlık veya yarı başkanlık konusunda diretecek mi? Referandum kartını kullanacak mı? BDP'yle işbirliği yapacak mı? Bu sorulardan daha önemli bir başka soru daha var: şimdiki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün durumu ne olacak? Karşımızda AK Parti hareketinin banisi diyebileceğimiz bir tarihsel şahsiyet var. Üstelik altı yıldır sürdürdüğü Cumhurbaşkanlığı görevini maksimum başarıyla deruhte etmiş bir saygın devlet adamı. Milletin sevdiği bir isim. Hiç kimse herhalde "Beyefendi hizmetlerinizden dolayı teşekkür ederiz, müthiş bir anı kitabı yazacağınıza eminiz" diyemez kendilerine. Zaten kendileri de evde oturmaya pek niyetli olmadıklarını söylüyorlar. O zaman seçimden önce Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün tarihsel kardeşliğinin, konumlarının, aralarındaki manevi bağların, her ikisinin de tarih önündeki siyasi ufkunun ve tabi nefislerinin esaslı, mantıklı ve millet yararına bir mühendisliğe, bir tasarıma ihtiyacı var.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bu kısmı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kendisinden daha önemli gibi görünüyor.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.