Bugün bayram, okuyucularıma "bayramınız mübarek olsun" diyerek başlıyorum. İki alıntı yapacağım. İlki Özdemir Nutku'dan (d. 1932):
"Türk geleneğinde ramazan ve kurban bayramları çok önemli kabul edildiğinden bunlar her kesimde yerleşmiş ve tören halini almış bir şekilde kutlanırdı. Bayram törenleri bayram sabahı camilerde veya musalla denilen açık alanlarda kılınan namazdan sonra başlardı. Küçükler büyüklerin elini öper, büyükler yakınlarına ve çocuklara hediyeler dağıtır, kapıya bayramlaşmaya gelen bekçi, çöpçü, tulumbacı, davulcu gibi hizmetlilere bayram bahşişi verilirdi. Memurlar da amirlerinin evine bayram ziyaretine giderlerdi. Bu çok masraflı olan bayram ziyaretleri Osmanlılarda 1845'ten sonra resmen kaldırılmış, memurların çalıştıkları yerlerde bayramlaşmaları ve amirlerinin evlerine gitmemeleri bir kararname ile hükme bağlanmıştır."
"Cumhuriyet'in ilanından sonra milli bayramlar resmi protokole dahil edilmiş, dini bayramların kutlanması ise resmi protokolün dışına çıkarılarak sadece gelenek halinde korunmuştur. Bu dönemde de ramazan ve kurban bayramları resmi kutlamaların dışında hemen aynı düzen içinde cereyan etmekte, bayram namazından sonra bayramlaşmalar, akraba ve dost ziyaretleri yapılmakta, bahşiş ve hediyeler verilmektedir."
*
İkinci alıntı Nihad Sami Banarlı (1907-1974)'ya ait 1970 tarihli bir yazıdan:
"Bugün yine bizim asil milletimiz, en yeni en temiz elbiselegiyecek... Sabahın ilk saatlerinde, hatta köy camilerinde bile bir Süleymaniye'de Bayram Sabahı ihtişamı yaşatacak... Sonra bibirer büyüklerin evlerine gidilecek. En temiz, en hürmetkar davranışlarla aziz eller öpülecek. Çam sakızı, çoban armağanı, healınacak. Yolda birbirleriyle karşılaşan müslüman Türkyine dünyanın en büyük terbiyesine mahsus tavırlarla birbirlerinin ellerini tevazu'la sıkıp bayramlarını tebrik edecekler.
Bugün, bu saatte, koca Anadolu'nun 35 milyon halkını ben bu manzarada, bu aynada görüyorum. Bizim asıl milletimiz onlardır. Geri kalan birkaç binler hatta birkaç yüzbinler, istedikleri kadar azıtmış, sapıtmış ve soysuzlaşmış olsunlar, o büyük millet içinde, onlar bir damladırlar.
Esasen bu bayram onların hakkı değil; yukarıda tarif ettiğim ve çoğu 30 Ramazan gününde oruç tutmuş olan asıl ve müslüman Türk milletinin hakkıdır.
Bayramları kutlu olsun!."
*
İlk bölümde tarihi süreci gördük. İsterseniz Banarlı hocamızın sert üslubunu biraz hafifletelim. Bir araştırmaya göre Türkiye'de halkın yüzde 99'u kendini Müslüman olarak tanımlıyor ve yüzde 83'ü oruç tutuyor.
İbadetlerini yapamayanlar da en azından kültür müslümanıdır, dolayısıyla bir şekilde bayrama iştirak ederler. Banarlı'nın çok sevdiği Yahya Kemal'in ifadesiyle "Dili bir, gönlü bir, ı bir insan yığın" tasavvur edelim ve "Doludur gönlüm ışıklarla bu bayrama sabahı" diyerek bitirelim.