Mehmet Akif'in doğum ve ölümü Aralık ayına rastlar (20 Aralık 1873 - 27 Aralık 1936). Bugün 27 Aralık, Akif'i vefat yıldönümünde bu yazıyla anmak istedim.
Bu sene İstiklal Marşımızın kabul edilişinin yüzüncü yılı dolayısyla Mehmet Akif'le ilgili birçok kültür faaliyeti yapıldı.
Kitaplar, makaleler yazıldı, sempozyumlar düzenlendi. Bunlar arasında bilim adamı, tefekkür ehli ve velut yazarımız Prof. İsmail Kara'nın "Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı" adlı kitabının müstesna bir yeri vardır (Dergah yayını, Eylül, 2021).
Kitabın her sayfası yeni bilgiler, yeni düşünceler, ilgi çekici tespitlerle doludur.
Yakın tarihimizin fikir hareketlerini iyi bilen İsmail Kara, İstiklal Marşımızın metni ve serüveniyle alakalı bilgi ve fikir yüklü izah ve değerlendirmeler yapmaktadır.
Eser 6 bölümden oluşmakta: İstiklal, Millet, Din, Vatan, Medeniyet ve Ümit. Bunlar İstiklal Marşımızın ana gövdesini teşkil eden temel kavramlardır.
Kara, bu kavramların tarihi seyri, geçmişteki, 1920'lerdeki ve gününümüzdeki manalarını açıklarken; bunlar hakkında ne kadar üstünkörü görüşlere sahip olduğumuzu fark ettim.
Kitabın üst başlığında geçen "Düşünce Tarihi"ni hiç de dikkate almadan, İstiklal Marşımızın metnine oldukça yüzeysel baktığımızı da anladım. Oysa bir metni doğru anlamak için yazıldığı ortam ve şartları bilmek gerekir. Es geçtiğimiz noktalardan biri de bu marşın daha İstiklal Savaşı kazanılmadan 1920'de düşünülerek, 1921 yılında yazılıp kabul edildiğidir. Bu da bize Birinci Meclis'in ve Akif'in o zor şartlar altında bile zafere olan inançlarının ne kadar güçlü olduğunu gösterir.
YARIŞMAYA KATILMAYANLAR
İyi bir para ödülü konarak marş duyurusu yapıldığı halde, o günün büyük Türk şairlerinden Süleyman Nazif, Cenap Şahabettin, Abdülhak Hamit, M. Emin Yurdakul, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal yarışmaya katılmamışlar. Sebep olarak bunların İstanbul'da yaşadığı ve şehrin igal altında olması gösterilir. Başlangıçta Akif de yarışmaya katılmaz. Onun katılmama gerekçesi, şiir için konan ödülü almak istememesidir.
Buna bir çözüm bulunduktan sonra ve ısrarlar üzerine şiirini yazar.
İSLAM PARANTEZE ALINDI
Kara'nın ifadesine göre; Akif İstiklal Marşı'nda "millet" kavramından söz ederken milleti, Türk milletini (kurulmakta olan Türk devletini de) İslam ve din öncelikli olarak yeniden tanımlamıştır. Bu marşın elbette bir tarihi değeri vardır. Ayrıca o dini-milli bir metindir; hem büyüklüğü hem de dönemine tercüman oluşu ve bugüne uzanan gücü bundan kaynaklanmaktadır.
Kitaptaki şu görüş tarihi bir gerçeği vurgular: Yeni Türk devleti (bile isteye yahut mecburiyetler ve zaruretler karşısında) Milli Mücadele'ye ve İstiklal Marşı'na ruh üfleyen, onların dilini ve söylemini inşa eden mana ve değerler dünyasından uzaklaşmaya başlamış, siyaset ve dil değiştirmiştir. Lozan sonrasında (Antlaşma 1924'te yürürlüğe girdi) İslam paranteze alınmış, böylece de İstiklal Marşı derinliğine kavranamaz olmuştur. Bugün yeni bir başlangıç yapmak için bu husus da öncelikle göz önünde tutulmalıdır.
Son sözü merhum Akif söylesin:
"Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!"