Depremle birlikte İzmir'in kentsel dönüşüm projesi bir kez daha gündeme geldi...
Yine hep bir ağızdan binaların sağlam olmadığı açıklanıyor...
Müteahhitler işi bir ucundan, odalar diğer ucundan tutuyor...
Bunu zaten hepimiz biliyoruz...
İzmir'de konutların önemli bölümü tehlikeli...
Ve biz büyük bir tehlikeyle içiçe yaşıyoruz...
Bu malum...
Peki ya kent estetiği?
Hani o çok sevdiğimiz İzmirimizin "diğer yüzü"...
Kordon'daysak havamızdan yanımıza varılmıyor...
Kıyı şeridinde denizimizi seyrederken bizden keyiflisi yok...
Bir de İzmir'in ara sokaklarında dolaşalım...
Hadi gelin metroya binelim...
Şöyle Basmane istasyonundan Bornova'ya doğru yol alalım...
Hımmm, ne oldu?
Basmane'yi pek sevmediniz sanırım...
Yapacak bir şey yok!
Hep Kordon hep Kordon nereye kadar!
Basmane, İzmir'in en eski semtlerinden biri...
Bu kenti seviyorsak orası gözbebeğimiz olmalı! Yoksa değil mi?
En son ne zaman gezmiştiniz Basmane'de!
Bakıyorum hızlı adımlarla yürüdük ve kendimizi telaşla metroya attık!
Peki!
Metrodayız!
Basmane arkamızdan gelmiyor endişelenmeyin!
Bornova'ya doğru Hilal durağından Halkapınar'a ilerliyoruz..
Hadi sağ taraftaki manzaraya bakalım!
Manzara derken denizi olmayan Bornova'da en azından yeşillik bekliyor insan değil mi?
Bizim manzaramız, içiçe geçmiş onlarca hurda araç kapısı!
Hemen yanlarında bir o kadar araba lastiği!
Derme çatma evler ve işyerleri...
Manzaraya, solmuş renklerin, yıkık dökük duvarların, kiremit çatıların çirkin çığlığı katılıyor!
Ve ben her geçişimde kendi kendime şu cümleyi mırıldanıyorum:
"Burası mı benim güzel İzmirim"...
Ara sokaklarında kaybolabilmek istiyorum ben bu kentin...
Her yerinde gezebilmek...
Ama "çelişkileri" izin vermiyor...
Sahili "davetkar"; ara sokakları "mesafeli" kentimin...
Bazı yerlerine bakarken için açılıyor, bazı yerlerinde ise camdan başını çeviriyorsun işte!
Ara sokaklarında bir tarih, "Beni ne zaman hatırlayacaklar" diye beklerken, Kordon'da güneş batırılıyor!
Ve şimdi tekar soruyorum...
Sahi en son ne zaman gitmiştik Basmane'ye!
Bakkal amca... Geri döndük!
Bir zamanlar bakkallarımız vardı bizim...
Her mahallenin sembolüydüler...
"Veresiye defterinin gücü" adına diyerek, bütün alacakları topladığında He- Man'e dönüşüyorlardı...
(Bilmeyenler için bakınız 1980'li yılların çizgifilmi) Fakat kredi kartı, veresiye defterinin pabucunu dama atınca, onlar da birer birer kepenk kapattı...
İşte düne kadar eski bir hatıra olarak kalan bakkallarımız, top 10 listelerinde yeniden zirveye tırmanıyor...
Faiz nedeniyle kredi kartı iflas eden vatandaşlar, "bakkalın veresiye defterine" geri dönüyormuş!
İyi fikir valla!
Faiz yok!
Yıllık üyelik aidatı, şifrenin çalınma derdi yok!
Yalnız tek sorun, terk edip gittiğin bakkalın yıllar sonra atar yapma ihtimali!
"Dönerse senindir" felsefesini benimseyip, "eski defterleri" açan bakkal candır!
Fakat, "Bohçanı alıp kredi kartına kaçarken iyi miydi? Niye döndün" diyene ne cevap verilir onu bilmiyorum!
Burak Özçivit klonlansın!
Hey hey hey!
Burak Özçivit'in sevgili olarak heykelini dikmek falan yetmez, bilim adamları direkt bu adamı klonlasın! Gönüllerin Bali Bey'i, sosyal medyada paylaştığı fotoğrafının altına "Yakışıklı" yorumunu yazan İranlı model Mahlagha Jaberi'yi engelledi iyi mi!
Ve bunu sevgilisi Fahriye Evcen kıskandığı için yaptı...
Sosyal medyada kendisini beğenen herkesi takip edip, like manyağı yapan ve kriter olarak "kadın olsun yeter" diyenlerin yanında, "fıstık" gibi modeli elinin tersiye itti!
"Yılın Sevgili Oscar"ı senindir Burak Özçivit!
Ve bu arada "yanındayız" Fahriye Evcen!
Kıskanmayan sevmiyordur arkadaş!