Giriş Tarihi: 01 Ekim 2010, 18:07
Her nevi yerli filmin sinemalarda cirit attığı bir haftada "İyi Yürek" gibi gerçek bir sanat filmine rastlamak sürpriz doğrusu. Kuzey Avrupa sinemasının önemli yönetmenlerinden biri olan "Dagur Kari" önceki filmlerindeki gibi gene kaybedenlerin izini sürüyor. Fakat bir farkla; bu kez kamerasını New York'taki bohem hayata çevirip, bir grup New York yalnızının hem hüzünlü hem de komik hikayelerini beyazperdeye taşıyor. Oyunculukların ön plana çıktığı filmin konusu kısaca şöyle:
Huysuz bir ihtiyar olan Jacques, New York'ta uzun yıllardır bir barın sahibidir. Sigara ve alkol müptelası olan Jacques tesadüfen evsiz barksız olan Lucas ile tanışır. Günlerinin sayılı olduğunu düşünen Jacques barı devralması için Lucas'ı yetiştirmeye karar verir. Kanatları altına aldığı Lucas'a erkek odaklı bu barın ana esaslarını öğretmeye başlar: Asla yeni müşteri kabul etme, müşterilerle asla dost olma ve asla bara kadın alma. Lucas iyi bir öğrenci olsa da bir gece bara gelen April adlı sarhoş hostes ile kurulan dengeler sarsılır.
YÜKSELEN YILDIZ
"İyi Yürek" hikayeden ziyade karakter odaklı bir film. Hikayenin yanı sıra karakterler ilk başta klişe gibi gözükse de onlar Dagur Kari'nin elinde bambaşka bir şekilde hayat buluyor. Nasıl mı? Bu tarz filmlerde genellikle hikaye yaşlı adamın sevgiyi yeniden keşfetmesi üzerinden gelişir. İhtiyar kurt Jacques'da böyle bir değişim yaşanmıyor değil ama yönetmen Kari filminde delikanlı Lucas'ın üzerine yoğunlaşıyor. Lucas'ın olgunlaşması ve hayata daha gerçekçi bir noktadan bakmayı öğrenmesi Dagur Kari'nin esas meselesi. Karakterler de benzerlerinden farklı. Mesela Lucas hayata pozitif bakan biri değil. Daha filmin başında başarısız bir intihar deneyiminden Lucas'ın kişiliğine yönelik ilk ipuçlarını öğreniyoruz. Huysuz ama tatlı Jacques de uçmaktan korkan hostes April de nevi şahsına münhasır karakterler.
Jacques'ın barı neredeyse bir karakterler galerisi. Bu karakterleri bir araya getiren yönetmen Dagur Kari Kuzey Avrupa sinemasıyla özdeşleşen mesafeli anlatımı ve kara mizahı birleştiriyor. Bir de buna Amerikan bağımsız filmlerin ruhunu katıyor. İlk uzun metraj filmi "Buzdan Hayaller" ile Edinburgh Film Festivali'nde Yeni Yönetmen Ödülü'nü alan Dagur Kikinci uzun metraj filmi "Tutunamayanlar" da çeşitli festivallerde çok sayıda ödüle layık görülmüştü. Kari önceki filmlerindeki standardı "İyi Yürek" de de tutturuyor. İzlanda ve Danimarka'dan sonra Amerika'da film çeken Kari farklı ülkelerdeki hayata aynı noktadan bakan insanların öyküsünü, farklı ülke, farklı mekanlarda başarıyla anlatmaya devam ediyor. (İyi de yapıyor)
BARDEM OLAĞANÜSTÜ
"İyi Yürek" oyunculuk performanslarının öne çıktığı bir film. Jacques'ta "Brian Cox" ustalığını konuşturuyor. İngiliz aktörün yorumu oyunculuk okullarında ders olarak gösterilebilir. Lucas rolünde ise "Paul Dano"yu izliyoruz. Genç oyuncu eline geçen fırsatı fazlasıyla iyi kullanıyor. Sinefiller Dano'yu "Kan Dökülecek" (muhteşem bir filmdi) filmindeki genç papaz rolünden hatırlayacaktır. Şimdi yüreğinizin sesini dileyin ve bu hafta bu özel filmi seyredin. Bu tarz filmlerden hoşlananlara bir İspanyol filmi tavsiye etmek istiyorum: "Güneşli Pazartesiler." Javier Bardem, tek kelimeyle olağanüstü oynuyor.
Haftanın Filmi
Kako Si
Ailesi yıllar önce Bosna'dan İstanbul'a göç eden Semahat ata topraklarına seyahate karar verir. Yönetmen olan Fatih, bu yolculuğu filme almak ister. Fatih'in arkadaşı Ufuk da yardım etmek için onlara katılır. Sarajevo'ya vardıklarında Semahat'ın ailesini bulmak için yaptıkları araştırma yaşanan son savaşın tüyler ürpertici gerçekleriyle yüzleşmelerini sağlar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.