İstanbul Film Festivali bitmek üzereyken festival heyecanı bu hafta gösterime giren "Zerre" ile devam ediyor. Antalya Film Festivali'nde en iyi yönetmen ve en iyi ilk film ödülleri dahil dört ödül alan "Zerre" toplumun kıyısında yaşayan sıradan bir kadının yaşam mücadelesine odaklanıyor. Film minimalist tarzıyla bağımsız sinemanın başarılı bir örneği olarak öne çıkıyor.
Filmin özetiyle mevzuya hemen gireyim. Zeynep, küçük kızı ve annesiyle büyük şehirde kendi ayakları üzerinde kalmaya çalışan bir kadındır. Şehirdeki pek çok insan gibi işsizlikle mücadele eden Zeynep'i bir yandan da borçları biriken ev sahibi köşeye sıkıştırır. Bulaşıkçılıktan konfeksiyonculuğa "ne iş olsa yaparım, yeter ki çalışayım" mantığında her işe girip çıkan Zeynep, büyük bir metropolde kadın başına olmanın zorluklarına da tek başına göğüs germeye çalışır. Bu kısır döngü içinde Zeynep şehir dışında bulduğu bir işi mecburen kabul eder ve Tekirdağ yollarına düşer. Fakat işe girdiği konfeksiyon firmasında herkes birbirinden kurt ve üç kağıtçıdır. Büyük balığın küçüğü yuttuğu bu dünyada, Zeynep kendi doğrularından şaşmadan ne kadar tutunabilecektir?
SIRADAN AMA GÜÇLÜ KADIN
Küçük gelirli, sıradan bir insan Zeynep. Doğru dürüst eğitimi, bir mesleği yok. Hayata asılması gerekiyor. Ne de olsa kızından ve annesinden sorumlu. Filmin yönetmeni Erdem Tepegöz, "Bu filmi izleyenler yenilmişlik duygusuyla değil, mücadele ruhuyla ayrılacak salondan" diyor filmi hakkında.
Gişeye yönelik komedi filmlerinin yanı sıra kendilerine sinemada alan yaratmaya çalışan bağımsız sinemacılar, Kürt meselesi, kimlik arayışı, kadına şiddet gibi konuları işlerken Erdem Tepegöz konfeksiyon işçilerinin hayatını sinemaya aktarıyor. Böylece sinemada kendi alanını yaratmış oluyor. Uzun zamandır vasıfsız atölye işçisi olan bir kadının hikayesini izlememiştik.
"Zerre" filminin geçmişte sinema tarihinde yer edinmiş olan Lütfi Akad imzalı "Diyet" (Hülya Koçyiğit) ve Atıf Yılmaz'ın "Bir Yudum Sevgi" (Hale Soygazi) filmiyle bir kan bağının olduğunu söyleyebiliriz. Her iki filmin kadın kahramanları da atölyede işçidir ve ayakta kalma, şehirde tutunabilme mücadelesi vermektedir. Her iki filmin başarısı artık iş hayatına giren kadınları sinemaya taşımasıdır. Dünden bugüne baktığımızda vasıfsız çalışan kadın işçilerin koşullarında zerre kadar bir değişiklik olmadığını görmek mümkün.
Erden Tepegöz kamerasını atölyeye çevirdiği anda ağır çalışma koşullarını, genç bir kadının nasıl yıprandığını neredeyse bir belgesel tavrıyla anlatıyor. Marton Miklauzic imzalı müziğin bu sahnelere olan katkısını da unutmamak gerekir.
JALE ARIKAN MUHTEŞEM
Oyunculuklara gelince: Zeynep'te "Jale Arıkan" filmi tek başına omuzluyor. En son "Zenne"de izlediğimiz Arıkan rolü fazlasıyla hak ediyor ve rolünde gereğini en iyi şekliyle yapıyor. "40 Metrekare Almanya" filminin yıldızı Özay Fecht'i özlemişim. Keşke daha fazla film çevirse. Sakın festival filmi diye es geçmeyin. Ne bu filmin ne de yönetmen Erdem Tepegöz'ün festival takıntısı var. Hatta bu film bağımsız sinema örneği olup klişe festival filmlerine bir alternatif.
Haftanın Filmi
Gazeteci Çocuk
Jack, üniversiteden atılmış halde Florida'daki ailesinin yaşadığı kasabaya geri döner. Bu arada The Miami Time'ın muhabiri abisi Ward, bir davayı araştırmak üzere çıkagelir, yanında da iş arkadaşı Yardley vardır. Charlotte adlı güzel kadın, Hillary'nin yanlışlıkla hüküm giydiğine inanmaktadır ve onu temize çıkarması için muhabirlerden medet umar. Filmde Nicole Kidman, Matthew McConaughey, Zac Efron ve John Cusack gibi yıldız isimler yer alıyor.