Aşkın bir ömrü var, artık herkes biliyor bunu. Evlilik varsa aşk bitiyor, bu da başka bir tatsız gerçek. İnsanlar yine de evleniyorlar. Eski yıllarda, daha yoğun romantizm ve "Kimse başaramasa da biz bu işi başaracağız" naifliği vardı... Şimdilerde ise, "Aman canım ne olacak, yürümezse ayrılıveririz" rahatlığı.
Teorik olarak düşündüğümüzde, aslında her şey ne kadar basit...
Birine aşık olursun, o da sana aşık olur. Evlenirsiniz. Belki çocuklarınız olur, belki olmaz. Mutlu günler geçirirsiniz.
EVLİLİĞİN SONU
Sonra bir gün gelir, durumların eskisi gibi olmadığını fark edersiniz, aşk duygusunun geçip gittiğini hissedersiniz. O zaman durur düşünürsünüz, "Ben bu adamla (bu kadınla) ölene dek birlikte olmak, yaşlılık günlerimi beraber geçirmek istiyor muyum?" diye. Yanıt evetse, dostluk/dayanışma temelinde sürer gider ilişkiniz. Yanıt hayırsa, gönül yeni heyecanlar peşindeyse, o zaman da konuşur, dostça ayırırsınız yollarınızı.
Teoride bu kadar kolay ama gerçek hayatta böyle yürümüyor işler, ne yazık ki.
Evlilik estek köstek gitmeye başladığında, aşk çoktan bittiğinde bile taraflar gerçekleri reddediyor, ayrılma düşüncesine sıcak bakmıyorlar. İlişki her ne kadar sıkıcı bir hale gelmişse de, o sıcaklık ve güvenlik duygusu kolay kolay feda edilemiyor. Bu gidişatı değiştirecek tek şey, taraflardan birinin bir başkasına aşık olmasıdır. Ve aşık olan, sonra da terk edip giden, çoğunlukla erkektir.
Çünkü kadınlar düzenlerini bozmak istemezler, her ne olursa olsun. Güvenlik duygusuna her şeyden çok önem verirler. Yürekleri başka bir şey söylese bile onu bastırırlar, ailelerine sahip çıkmak için debelenirler, asla vazgeçmezler.
Kadınlar erkekler kadar cesur olamazlar bizimki gibi bir toplumda.
Nasıldır bizim toplumumuz? Özellikle büyük şehirlerde çok modernmiş görüntüsü vermesine rağmen, aslında son derece tutucu, bir o kadar yoz ve kadın düşmanı bir toplumdur.
Nüfus ortalaması çok gençtir ve böyle bir coğrafyada kadının beğenilme/istenme yaş aralığı da oldukça kısadır. Kırk yaşını geçmiş bir kadın için hayat zordur.
KADINLARIN DURUMU
Kocasından artık hoşlanmadığını, ortak pek bir şeyleri kalmadığını fark eden kadın, her şeye rağmen evliliğini sürdürmek ister.
Çünkü boşanırsa kendisini büyük bir yalnızlığın beklediğini bilir.
Yalnız bir kadın olmaktansa, (görünüşte de olsa) evli bir kadın olmayı tercih eder. Evlilik kadın için bir güçtür, bir zırhtır bizimki gibi bir toplumda.
Çünkü kadın her zaman suçlanır. Evli değilse, evlenmeyi beceremediği için suçlanır. Boşanmışsa, evliliği yürütemediği için suçlanır.
Erkek hep haklıdır, kadın ise her zaman haksız.
O yüzden birçok kadın kocasının kaçamaklarını görmezden gelir, evlilik gemisini yürütmeye çalışır.
Boşanmış bir kadın, hele de yaşı ilerlemişse, hayatının geri kalanını yalnız geçirecektir büyük ihtimalle.
Çünkü erkekler hemen her zaman genç kadınları tercih ederler.
Bu yazının devam Rengarenk Kırmızı'da. Yazarı Neslihan Acu. Ben bugün köşemi ona bıraktım.