Fenerbahçe rakibini deplasmanda yenerek gruptaki avantajı cebine koymak istiyordu. Spartak Trnava'nın oyun planı ise Kanarya'yı durdurmaktı. İlk maçta da benzeri olmuştu. Koşucu ön tarafa ile oynadığınız zaman, set oyunu rafa kalkar. Trnava karşısında da direkt rakibin üstüne gitmek isteyen anlayış taktik tahtasına çivilendi. 76'ya 24 topla oynama oranını getirdi bu tarz ama, pozisyonları eksik bıraktı. Rakibin dirençli ve temaslı savunmasında gedik açmak kolay olmadı. Birebirleri zorlamak durumunda kaldılar, pas ile ceza alanına girme fikri devreye girmedi, duvara çarpıp geri döndüler. King, Batshuayi ve Kent, eksik kalan maçların hesabını kesmek istediler hep. Uzun bir aradan sonra İsmail Kartal'ın hesapları içinde olmak adına tabelada isim yazdırmanın peşindeydiler. Ancak bu istek skora yansımadı. T
AKIMDAKI HERKES HAZIR
İkinci yarıda Trnava'ya daha cesaretli görsek de, Fred, Syzmanski hamleleri ile Fenerbahçe "şapkadan tavşan çıkarma" düğmesine bastı. Baskı yine devam ediyordu ama bu kez topun "aklı" vardı. Joshua King'in ilk golündeki hırsı-ısrarı, ikincisindeki takipçiliği ve enerjisi, en az galibiyet kadar değerli bir nottu. Ayrıca son iki maçın yıldızı olmayı başardı ve kendini buldu. Sonuçtan bağımsız, takım olarak ortaya koydukları kazanma arzusu, topu kaptırdıklarında geri almak için gösterdikleri enerji, hep akıllarına golü koymaları ve zamanı bunun için kullanmaları her şeyden önemli. Şampiyonlukları belirleyen yedek kulübesidir. Fenerbahçe, bu maçta her oyuncusunun hazır olduğunu bir kez daha gösterdi. Kartal'ın da takımı ne kadar hazır tuttuğuna da dikkat çekmek gerekir.