ün sabah... Elime aldığım ulusal bir gazetenin manşetini, hayretler içinde okuyorum! 'Kan akmadı ki(!)' diyor, Fenerbahçe'nin Aykut Kocaman'ı! Tüylerim, diken diken... Futbol terörünü engellemesi gereken en başkomutanın, ağzından dökülenlen kelimelere bak(!) Adam (Şenol Güneş), ambulansla hastahaneye kaldırılıyor, kafatasının en merkezine bilmem kaç dikiş atılıyor ve medya dahil bir takım kimseler hala, Kocaman'a destek bahaneler üretmekte! Çüş bilader, çüüşş(!) Öyle ya, dramatik sahnelerle yarım kalan... Futbolcular üzerinde, müthiş tahribatlar yapan... Yedisinden yetmişine, hafızalara kazındığı bu rezil maçın, tüm Beşiktaşlılar'ı, ne kadar etkilediğini merak ediyordum, henüz Malatya maçının düdüğü ötmeden...
TERCİHLERİ YANLIŞTI
Tolgay'cıyım ya, adını ilk onbirde görmeyince, tatsızım biraz... Neyse... O Fener karşılaşmasının güruhunu aşmış, müthiş istekli bir Beşiktaş'ı izlerken, 'Helal olsun!' diyorum, kendi kendime... Quaresma sağdan, Babel soldan haldır-huldur gelirken, ve o anlar Negredo, takımı rahatlatırken, 'Arkası gelir!' diye, bekliyordum. Ha, şöyle bi alışkanlığı var Beşiktaş'lıların... Q7, Babel ve Medel sahne aldıklarında ve rollerine ısrarla sarıldıklarında, rakiplerini gömüyorlar kendi yarı alanlarına! Dün kü gibi öne geçtiklerinde de, biraz biraz rahatlığa eriyorlar ve Pereria'dan da golü yediklerinde, ancak ayıkıyor, bu şımaran arkadaşlar(!) Kara Kartallar bağlamında, ikinci yarının ilerleyen zamanlarında hala, batı yakasında değişen bir şey yok ise, teknik adam, niye adam değiştirmez?
Niye kalıplarından çıkamaz, niye gecikir, anlamış değilim! (Pardon, Şenol Hoca, kafasına gelen nesneyi, yaptığı hatalara karşı bahane olarak gösterebilir(!) Tolgay'ı oyuna geç alması, Babel'le yerine Lens tercihi, bana göre ikmale bırakılmayı hak etmiştir Şenol Hoca!) Lakin; Talisca, kafayla öne geçirse de... Q7 frikikten, tabelayı garantilese de, demek ki galibiyeti perçinleyen (Babel hariç) onbir, en doğrusu... Amerika'yı keşfetmeye, çalışma artık!