Türkiye'de son dönemde ekonomi gündeminin en önemli maddesi yine faizlerin düşürülmesi olmaya başlamıştır. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın görev süresinin 19 Nisan'da dolacak olması, 20 Nisan'da yeni atanan Murat Çetinkaya'nın başkanlığında yeni MB faiz kararının açıklanmasının beklenmesi ve Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) açıkladığı temel bankacılık verileri, bu tartışmaları besleyen gelişmeleri oluşturmaktadır.
TBB VERİLERİ
TBB verilerine göre, 2016 yılının ilk çeyreğinde bankacılık sektörünün kredileri yüzde 12 artarak 1.54 trilyon liraya ulaşmış, geçen yıl aynı dönemde yüzde 2.8 olan takipteki kredi oranı ise yüzde 3.3'e yükselmiştir.
Takipteki en yüksek artış kredi kartında gerçekleşirken, 2015 ilk çeyrekte yüzde 7.7 olan oran, bu yıl aynı dönemde yüzde 9.3'e çıkmıştır.
KOBİ kredilerinde ise takipteki kredi oranı yüzde 3.5'den, yüzde 4.4'e ulaşmıştır.
Bu noktada Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın gerek Merkez Bankası'na gerekse geçtiğimiz günlerde düzenlenen Akıllı Şehirler Kurultayı'nda, bankalara yaptığı faiz düşürme çağrısının değeri bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
ALIM GÜCÜ
Bugün toplumun büyük çoğunluğu (özellikle bankalara) borçlu durumdadır. Tüketiciler uzun vadeli kullandıkları konut, tüketici, araç ve benzer krediler nedeniyle adeta geleceklerini ipotek altına almış, kazanmadığı parayı tüketmişlerdir.
Bu durum insanları borcu kapatmak için daha fazla borçlanmaya da itmekte, halk sadece zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için tüketmekte, bu durum da doğrudan topluma mal ve hizmet sunan esnaf sanatkarlarımızın iş hacimlerini daraltmaktadır.
Gelinen noktada faizlerin düşürülerek, tüketicilerin ve işletmelerin rahatlatılması yerinde bir uygulama olabilecektir.
Faizlerin düşürülmesi ile sağlanacak doping etkisi, insanların alım gücünü artırabilecek, zincirin devamında piyasaların hareketlenmesini sağlayabilecektir. Artan nakit akışı, ticari hayattaki canlılık, insanların alım güçlerinin yükselmesi, üretimi ve yatırımları şahlandıracak, küçük işletmeler başta olmak üzere KOBİ'ler rahatlarken, yükselecek istihdam potansiyeli ile de işsizlik bir nebze olsun önlenebilecektir.
ERDOĞAN'IN SÖZLERİ
Öte yandan Türkiye'nin dışa bağımlı ülkeler arasında gösterildiği ve faiz indirimi ile canlanacak tüketimin enflasyonu da körükleyebileceği unutulmamalıdır.
Evet Türkiye enflasyona odaklanmalıdır ama faizlerin düşürülmesi ile paranın bankalar yerine yatırımlara yönlendirileceği, insanların alım gücünün yükseleceği de göz ardı edilmemelidir.
Netice itibariyle, ekonomistlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Merkez Bankası faiz düşürmediği için diğer bankalar da faizleri yüksek tutuyor, bu nedenle para üretim yerine faizde bekletiliyor. Bankalar yüksek kar etmek için faizleri yükseltiyor ancak kamu bankalarının tek amacı kar etmemek olmalı" sözlerini tekrar mercek altına almalarında yarar görmekteyiz.