Nisan ayının son haftası, tıpta özellikle koruyucu hekimlikte, toplum sağlığı açısından aşının önemi konusunda bilgilendirilmelerin yapıldığı ve çeşitli etkinliklerle bu konuda farkındalığın sağlandığı günlere rast gelir. Bugünlerde, dünyada 123 ülke, COVID-19 pandemisi ile mücadele içinde. Yaklaşık 3 milyona yakın insanın infekte olması ve 200 bini aşkın ölüm, aşı ile kontrol edilebilecek bulaşıcı hastalıkların sınır tanımadığını açıklıkla ortaya koymakta. Genellikle, geri kalmış ülkeler için somut bir algı olan, hijyen yokluğu ve bulaşıcı hastalık verileri, korona söz konusu olduğunda, Kıta Avrupası'nda 100 bini bulan ölüm rakamları ile yanlış bir önyargı olduğunu bizlere kanıtlıyor. Salgın, gelir seviyesi ve sağlık sistemlerinin bağımsız olarak, en gelişmiş ülke olarak atfedilen ABD başta olmak üzere tüm ülkeleri kırıp geçti.
Cumhuriyetimizin kuruluşu sonrası ilk yapılan icraatlardan birisi verem dispanserleri gibi kuruluşları açmak olmuş, trahom, sıtma, frengi ve verem başta olmak üzere bulaşıcı hastalıklarla yapılan mücadeleler Dünyaya örnek gösterilmiştir.
1930'dan beri yürürlükte olan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile, halk sağlığını korumaya yönelik kapsamlı çalışmalar zirve yapmıştır. Efsanevi Sağlık Bakanı Refik Saydam ve ekibi Ülkemizi, salgın hastalıklar ile mücadele konusunda saygın bir başarının adresi haline getirmiştir.
NET BİR GEREKSİNİM
Özellikle, COVID-19 Pandemisi yaşadığımız bu günlerde, elimizde olacak bir aşının, ölümler ve salgın sonrası beklenen küresel ekonomik kriz açısından ne büyük bir gereksinim olduğunu net bir şekilde görmekteyiz.
Dünyadaki sosyal ve ekonomik sistemin sürdürülebilirliği neredeyse korona virüsü aşısının bulunmasına bağlanmış durumda ve aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 70'e yakın ülkenin bilim insanları yeni korona virüse karşı bir aşı geliştirmek için çalışmakta.
Hali hazırda, Oxford Üniversitesinde "ChAdOx1" adı verilen potansiyel aşı, şempanzelerde gribe yol açan bir adenovirüsün genetiği değiştirilerek üretildi ve virüsün genetiğiyle, insan vücudunda gelişmesini engelleyen değişiklikler ile insanlar üzerinde uygulama aşamasına geldi.
EN İYİ İHTİMAL 8 AY
Aşı çalışmalarını en hızlı sürdüren şirketlerden birisinin de Almanya'da yaşayan Türk Tıp Profesörü Uğur Şahin'in kurduğu BionTech olduğunu burada belirtelim. Ancak aşı çalışmaları, günümüzün bilim imkanları açısından bile çok hızlı sonuçlanan bir süreç değil. Laboratuvar çalışmaları tamamlandığında, klinik araştırmalar safhası gelir ki burada sadece tıbbi ilkeler değil, etik ilkeler ve Helsinki Bildirgesi çerçevesinde sağlık otoritelerinin öngördüğü kaide ve kurallar da devreye girer. Ardından da, faz 1 çalışmaları ile 10 ya da daha fazla gönüllü üzerinde aşının güvenliliği ve olası yan etkileri araştırılır. Faz 2 aşamasında da, salgının etkili olduğu bölgelerde, enfekte kişi üzerinde aşılar test edilir ardından da Faz 3 denilen son aşamada, aynı işlem ve süreç binlerce gönüllü üzerinde tekraren yapılır. Başarılı olunduğunda, milyonlarca üretim ve Dünya'ya dağıtım gelir ki, bu herhalde en kolay aşama. Aşı için en iyi ihtimalle 8 ila 18 aylık bir zaman dilimine ihtiyacımız var.
Post korona günlerinde, daha sağlıklı bir geleceğin inşası için küresel bir yeniden yapılanmanın yaratılacağı umudu ile şimdilik tüm okuyucularımızın el hijyenine dikkat etmesi ve sosyal izolasyon ile kendilerini korumalarını öneriyoruz.