3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası olduğundan, bu yazımda bir kavram olarak Halk Sağlığı üzerinde durmak ve eğitimini Baltimore'daki John Hopkins ve Harvard'da tamamladıktan sonra ülkemizde Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair 224 Sayılı Kanun'u hazırlayan, bu bilim dalının kurucusu Nusret Fişek hocamızı da anmak istedim.
'Halk Sağlığı'nı tanım olarak toplumun var olan sağlıklılık durumunun sürdürülebilirliğini sağlamak, gelişebilecek sorunlar ile bu sorunların nedenlerini saptayıp çözüm üretmek, toplumun sağlık gereksinmelerini tespit etmek; bu bağlamda kamu sağlığı politikaları geliştirmek şeklinde özetleyebiliriz.
Klinik bilimlerde kişiye odaklanan tanı ve tedavi perspektifi, Halk Sağlığı'nda topluma yönelir. Genel olarak her birey kendi sağlığından sorumlu görülse de, her hastalık özelinde bir ekosistem söz konusudur ve bu durum aynı zamanda tüm ailenin sorunudur. Çünkü aileden biri hasta olduğunda, o ailenin huzuru, ekonomik ve sosyal durumu etkilenir.
Yani sadece o kişinin hastalığının tedavisi yetersiz kalacaktır, ailenin neredeyse tamamını düşünmek gerekir. Bu noktada tek bir kişide tanılanan obezite, hipertansiyon ve şeker gibi hastalıklar, tüm toplumun üçte birini ya da yarısını kapsayıp kamu sağlığı sorunu haline geldiğinde ulusal politikaların yaratılma zorunluluğu ortaya çıkar.
Nitekim halen dünya bir pandemi sürecinde ve tüm ülkelerdeki kitlesel sağlık sorunları ile yüzleşmemiz devam ediyor.
An itibari ile 215.499.104 Kovid 19 vakasının tedavisi ile uğraşan dünyamızda 192.686.339 kişi de hastalığı geçirdi.
Ne yazık ki 4.488.946 insan, yani İzmir nüfusu kadar bir kitle hayatını kaybetti.
BIR KISIDEN TÜM DÜNYAYA
Tek bir kişide başlayan viral bir hastalığın tüm dünya toplumlarına yayılarak bir pandemiye dönüşmesi Halk Sağlığı bilim dalının çalışma metodolojisi için bir örneklem. Ülkemizdeki 6.293.297 vaka, 5.771.611 iyileşen vatandaşımız ile toprağa verdiğimiz 55.469 yurttaşımızla sorun, bir bütün olarak tüm ulusu etkiliyor.
Halk Sağlığı'nda yaşadığımız zamanların en önemli sorunları olarak yaşam sürelerinin artması paralelinde yaşlı sağlığı ve kanser gibi hastalıklar görülürken, pandemi ile birlikte ortaçağda olduğu gibi enfeksiyon hastalıklarının yarattığı salgın yeniden gündemi kaplamıştır.
Çağlar değişse de sosyal tıbbın büyük teorisyeni Alfred Grotjahn (1869-1931) 'ın vurguladığı gibi "En çok görülen, öldüren ve sakat bırakan hastalıklar toplum için en önemli hastalıklardır." kuramı geçerliliğini korumakta. Tarih öncesi toplumların animizminden İbni Sina'ya ve modern çağlarda 'halk sağlığı' tanımını dile getiren Edward Winslow'a (1877-1957), özellikle de ülkemizde bu bilim dalının kurucuları olan başta Nusret Fişek olmak üzere tüm hocalarımıza selam olsun.