• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Ekolojik yurttaşlık ZEKİ HOZER

Ekolojik yurttaşlık

zeki.hozer@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22 Ocak 2022, 19:24

Yurttaşlık ya da vatandaşlık sözcüklerini günlük dilde sıklıkla kullanırız ama içerdiği hukuksal ya da siyasi anlam örgüsünü çoğunlukla derinlikten kopuk olarak geçiştiririz. Oysa bu kelime hukuk öznesinin kapsamlı bir alanıdır ve kişilik oluşmasından o kişinin hak ve yükümlülüklerine kadar çok geniş bir disiplinler arası etkileşimi gerektirir.
Hem bir hak ve yetkeler hem de siyasi bir topluluğun üyeliği açılımını içerir.
Bu noktada tarihsel sürece bir göz attığımızda, Antik Yunan'da demokrasi ile Polise yani kent devletinin siyasetine katılabilme hakkı olan yurttaşlık anlayışı karşımıza çıkar. Zamanla ortaçağın krallık tebaası yurttaş kimliğine, 17.yy'da John Locke, Diderot, Volteire, Rousseau ve Sieyes gibi öncü düşünürlerinin de etkisi ile gelişen Fransız Devrimi sonrası ulus için özgürlük, hak ve ödevler algısı ve modern çağların ama özellikle de liberalliğin kulvarlarında Marshall'ın tarihsel nitelikteki çalışmaları kapsamında da eşitlik, erdem ve kamusallık örgüsü bağlamının eklemlendiğini burada belirtmeden geçemeyiz.

DOGAYA YABANCILASMA
Küresel iklim değişikliği olarak nitelenen ve endüstriyel fosil yakıt tüketiminin en büyük nedeni olduğu karbondioksit (CO2) salınımı, Dünyanın ekosistemine ve biyoçeşitliliğine öldürücü bir darbe indirmiş, 1992 yılındaki Rio de Janeiro'daki BM Çevre Konferansını takip eden 1993 yılındaki Kyoto Protokolü ve 2015 yılındaki Paris Anlaşmaları gibi devletlerarası konsensüslerin oluşması zorunluluğu hasıl olmuştur. Bu noktada ironik olarak insanın aklına Karl Marx'ın "metabolik yarık" ve Elisee Reclus'un insanın "doğaya yabancılaşması" tanımlamaları geliyor!
Tüm bu gelişmelerde, küresel alanda iklim değişikliğine karşı ana aktör olarak devletler görülse de krizin asıl üreticilerinin dev şirketler ve sermayenin diğer aktörleri olduğunu kim inkar edebilir! Zaten devletler de konuya bir var olma/ yok olma fikrinden çok ekonomik sürdürülebilirlik bağlamında ele almaktalar. Doğal olarak da bu yaklaşım, ekolojik krizin derinleşmesini önlemekten uzak kalmaktadır. Öyle ise yeni bir toplum sözleşmesi yaratılarak ekolojinin ana gündem olduğu siyasi ve teknolojik açılımlar yapmak gerekecektir.

YESIL DEMOKRASI
Gelinen noktada, ulus devlet agorasında oluşan yurttaşlık kavramının, ekolojik kriz gibi küresel bir sorun ile baş edebilmek için, ulus ötesi bir ölçekte global bir "ekolojik yurttaşlık' inisiyatifine evrilmesi zorunluluk halindedir. Steenbergen ve Kaboğlu gibi müelliflerin ifade ettiği gibi medeni, siyasal ve sosyal haklara ek olarak çevre ve iklim hakları çerçevesinde dördüncü bir boyut eklenmesi gerekecektir. Andrew Dobson ve Carme Melo Escrihuela'ın teorik tanımları ile John Barry'nin "yeşil demokrasi" açılımı bu yaklaşıma dayanak teşkil etmiştir.İnsan kaynaklı küresel iklim değişiklikleri, habitat daralması ve karbon emisyonundaki değişikliklerin dünyayı getirdiği nokta bir yok oluşun arifesi oldu. Şimdi çağın ruhu ve zorunluluklar, Antik Yunan'dan bu yana şekillenen yurttaşlık kavramına, yeni erdemlerle yeni bilinçlerin eklemlenmesini gerektiriyor.
Ama reformize edilecek bir yavaş süreç değil devrimci ekolojik algı transformasyonlarının oluşturulacağı bir bilinç dönüşümünün ertesinde uluslar üstü yasal düzenlemelerin realizasyonunda, kitlesel ve uzun soluklu kolektif bir insanlık eylemidir söz konusu olan...
2020'li yıllar insanlığın, bilinçli, sorumlu, aktif, etkin 'ekolojik yurttaşlar' olarak katılımcı demokrasi içinde sürdürülebilir çevreci bir ekonomiyi yaratmaları için son fırsat olacak. Eğer endüstri ve siyaset dahil tüm üretim biçimleri, dinamikler ve sistemleri ile Dünyayı dönüştüremezsek, ufukta bir gelecek olmayacak!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.